O bahar sabahının ilk ışıklariyle gözlerini açanlar, kendilerini bir sevinç fırtınası içinde buldular. Türk Ordusu vazifesini yapmış, milletin ve memleketin kaderini temiz ellerine almıştı.
İnsan için endişesiz yaşamak kadar büyük saadet olamaz. O sabah gülen yüzlerde, dökülen sevinç yaşlarında bu saadete kavuşmanın parıltılarını görmemek mümkün değildi. Artık ne dağ başında duman kalmıştı, ne de kardeşin kardeşi vurma tehlikesi.. Yaratıcılarının «Millî Birlik harekâtı» dedikleri bu mukaddes ve asıl hamlenin ilk tezahürü, memleket ölçüsünde bir «saadet kucaklaşması»dır.
Milletlerin zaman boyu kader akışını dile getiren tarihin dönüm yerleri ile nirengi noktalarına ifade ettikleri mânayı sembolize eden isimlerin takılması âdet olmuştur. Bu itibarla yapılan işe Hükümet darbesi mi, inkılâp veya ihtilâl mi demek daha doğru olur.? Vuzuha ulaşmak için kısa bir tahlil yapalım:
Hükümet darbeleri, devrilenlerin yerlerini sonuna kadar işgal etmek amaciyle yapılır. Tarih, bunların misalleri ile dolu.. Halbuki, Millî Birlik Harekâtını muvaffakiyete ulaştıranlar, kendi şahısları için ikbal aramak gibi hodgâm bir arzunun peşinde koşmadıklarını Türk Milleti ve Dünya umumi efkârı önünde içtikleri and, verdikleri namus sözü ile teyit etmiş bulunuyorlar. O halde bu bir «Hükümet darbesi» değildir.
İhtilâl, zulüm ve istibdat idarelerine karşı «hak ve hürriyet» davacısı olan milletin ayaklanması, yuvarlandıkça büyüyen bir çığ halinde hedef tuttuğunu ezmesidir. Millî Birlik Harekâtı ise, İstanbul, Ankara, İzmir Yüksek Tahsil Gençliğinin «hak ve hürriyet» isteyen asîl feveranını, Türk Ordusunun bir gece baskını ile arzulanan neticeye ulaştırmasıdır. Yapılan işin, yaratıcıları tarafından sadece «İnkılâp» tâbiri ile isimlendirilmesi kahramanlara has bir tevazuun ifadesi olarak güzel, fakat gerçeğin beyanı bakımından eksiktir.
Hakikatte darbeyi Ordu indirmiş, lâkin, tekmil vatan sathım kucaklayan bir anlayışla milletçe bir anda benimsenmiştir. O halde Türk Ordusu, bu tarihî olayda, Türk Milletinin müşterek arzu ve idealinin tahakkuk ettiricisidir. Bütün bunlara bakarak «Millî Birlik Harekâtı»na «27 Mayıs Türk Millî İhtilâli» adının verilmesi pek ala mümkün.... Doğrusunu, yapılan işi ilmin objektif gözlüğü ile inceleyecek olan yarının tarihçisi tâyin edecektir.
Onun için bu kitap, bir tarih kitabı değil, daha ziyade bu tarihi yazacaklar için bir vesikalar koleksiyonudur. (Önsözden)
O bahar sabahının ilk ışıklariyle gözlerini açanlar, kendilerini bir sevinç fırtınası içinde buldular. Türk Ordusu vazifesini yapmış, milletin ve memleketin kaderini temiz ellerine almıştı.
İnsan için endişesiz yaşamak kadar büyük saadet olamaz. O sabah gülen yüzlerde, dökülen sevinç yaşlarında bu saadete kavuşmanın parıltılarını görmemek mümkün değildi. Artık ne dağ başında duman kalmıştı, ne de kardeşin kardeşi vurma tehlikesi.. Yaratıcılarının «Millî Birlik harekâtı» dedikleri bu mukaddes ve asıl hamlenin ilk tezahürü, memleket ölçüsünde bir «saadet kucaklaşması»dır.
Milletlerin zaman boyu kader akışını dile getiren tarihin dönüm yerleri ile nirengi noktalarına ifade ettikleri mânayı sembolize eden isimlerin takılması âdet olmuştur. Bu itibarla yapılan işe Hükümet darbesi mi, inkılâp veya ihtilâl mi demek daha doğru olur.? Vuzuha ulaşmak için kısa bir tahlil yapalım:
Hükümet darbeleri, devrilenlerin yerlerini sonuna kadar işgal etmek amaciyle yapılır. Tarih, bunların misalleri ile dolu.. Halbuki, Millî Birlik Harekâtını muvaffakiyete ulaştıranlar, kendi şahısları için ikbal aramak gibi hodgâm bir arzunun peşinde koşmadıklarını Türk Milleti ve Dünya umumi efkârı önünde içtikleri and, verdikleri namus sözü ile teyit etmiş bulunuyorlar. O halde bu bir «Hükümet darbesi» değildir.
İhtilâl, zulüm ve istibdat idarelerine karşı «hak ve hürriyet» davacısı olan milletin ayaklanması, yuvarlandıkça büyüyen bir çığ halinde hedef tuttuğunu ezmesidir. Millî Birlik Harekâtı ise, İstanbul, Ankara, İzmir Yüksek Tahsil Gençliğinin «hak ve hürriyet» isteyen asîl feveranını, Türk Ordusunun bir gece baskını ile arzulanan neticeye ulaştırmasıdır. Yapılan işin, yaratıcıları tarafından sadece «İnkılâp» tâbiri ile isimlendirilmesi kahramanlara has bir tevazuun ifadesi olarak güzel, fakat gerçeğin beyanı bakımından eksiktir.
Hakikatte darbeyi Ordu indirmiş, lâkin, tekmil vatan sathım kucaklayan bir anlayışla milletçe bir anda benimsenmiştir. O halde Türk Ordusu, bu tarihî olayda, Türk Milletinin müşterek arzu ve idealinin tahakkuk ettiricisidir. Bütün bunlara bakarak «Millî Birlik Harekâtı»na «27 Mayıs Türk Millî İhtilâli» adının verilmesi pek ala mümkün.... Doğrusunu, yapılan işi ilmin objektif gözlüğü ile inceleyecek olan yarının tarihçisi tâyin edecektir.
Onun için bu kitap, bir tarih kitabı değil, daha ziyade bu tarihi yazacaklar için bir vesikalar koleksiyonudur. (Önsözden)