Yazar, tanık olduğu hukuk dışı, ama yasallık görünümü altında yapılan bir cinayeti hepimiz adına utançla izliyor.
Oyundaki Birinci Mahkûm (Yazar) bilinçlice direnen biri; düşüncelerini, anılarını yalnızlığını gidermek için kullanmasını bilen, körlüğüne rağmen “görmeyi” öğrenmiş sıra dışı bir insan. İkinci Mahkûm ise, içgüdüleriyle yaşayan, yaşam olgusunu bedence var olmaktan öte sezinleyememiş, ölüm tehlikesini hayvansı sezgileriyle karşılayan, “görmeyi” öğrenenemiş sıradan bir insan. Bu iki insanın bir iki günlük birliktelikleri onları insan olma ortak paydasında yakınlaştırır, eşit kılar. Artık insan onuruna sahip çıkmada, özlemde, umutlarda birleşmişlerdir. İkinci Mahkûm ölüme giderken iki gün önceki adam değildir; bir dönüm noktası yaşamıştır, baştan sona değişmiştir. Birinci Mahkûm'sa, herkesten saklanan bir cinayete daha tanık olmuş, çoğunluğun görmek istemediği “yarım kalmış hayatlar”dan birini daha beynine kazımıştır.
Yazar, tanık olduğu hukuk dışı, ama yasallık görünümü altında yapılan bir cinayeti hepimiz adına utançla izliyor.
Oyundaki Birinci Mahkûm (Yazar) bilinçlice direnen biri; düşüncelerini, anılarını yalnızlığını gidermek için kullanmasını bilen, körlüğüne rağmen “görmeyi” öğrenmiş sıra dışı bir insan. İkinci Mahkûm ise, içgüdüleriyle yaşayan, yaşam olgusunu bedence var olmaktan öte sezinleyememiş, ölüm tehlikesini hayvansı sezgileriyle karşılayan, “görmeyi” öğrenenemiş sıradan bir insan. Bu iki insanın bir iki günlük birliktelikleri onları insan olma ortak paydasında yakınlaştırır, eşit kılar. Artık insan onuruna sahip çıkmada, özlemde, umutlarda birleşmişlerdir. İkinci Mahkûm ölüme giderken iki gün önceki adam değildir; bir dönüm noktası yaşamıştır, baştan sona değişmiştir. Birinci Mahkûm'sa, herkesten saklanan bir cinayete daha tanık olmuş, çoğunluğun görmek istemediği “yarım kalmış hayatlar”dan birini daha beynine kazımıştır.