1 - Anadolu coğrafyasında Türkçe yaratılmış olsa da, Alevi-Bektaşi Edebiyatı'nın yaratıcıları sadece Türk âşık ve edebiyatçıları değil; bu öğretiyi benimsemiş her halktan insanlardır. Bu çalışma, bir bakıma bu gerçekliğin "Ermeni" versiyonudur. Okuyucu, Ermeni aşıklarca yaratılan Alevi- Bektaşi Edebiyatı'nın yanısıra, Türkçe yaratılan Hıristiyan/Gregoryan Edebiyatı'na da tanık olacaktır.
2 - "Misyonerlik" söylemlerinin kolgezdiği bir aşamada, bu çalışmanın sergilediği bir gerçeklik de şudur: Bir Hıristiyan halk olarak, özellikle Gregoryan Ermeniler, birçok açıdan kendilerine yakın buldukları Alevilik'le Bektaşiliği rahatlıkla benimsemişler ve onların şiirsel sözcülüğüne kendilerini uyarlamışlardır. Zaten, tarihtenberi Alevilik- Bektaşilik, bir bakıma İslâmlık'la Hıristiyanlık arasında bir köprü görevi görmüştür. Bu nedenle, doğal bir yakınlaşma ve bütünleşme sözkonusudur. Yani zoraki değil, gönüllü bir bütünleşmedir bu olgu.
Bu çalışmayı kotarırken, karşılaştığımız iki temel güçlük vardı. Birincisi, Anadolu ekolünde Ermeni aşuğlarının genellikle Türkçe yazmalarına karşın, Ermeni alfabesini kullanmış olmalarıdır. Bu nedenle, Ermeni harfli Türkçe cönk ve şiir mecmualarının bulunup, çevrimyazılarının yapılması başlıbaşına bir zorluktur. İkinci güçlük ise, aynı mahlası kullanan birçok aşıktan hangisinin Ermeni olduğunu belirlemektir. Çünkü değişik kökenden birçok aşık, Ermeni harfli Türkçe cönklerde yeraldığı gibi, Arap harfli cönklerde de yer almaktadırlar. Bu nedenle, ancak yan kaynaklara başvurularak ve söyleyiş özellikleri gözetilerek Ermeni kökenli aşıklar belirlenebilmektedir. Buna rağmen, ürünler bazında kimi karıştırmaların yapılması adeta kaçınılmazdır. Bu nedenle, bütün titizlenmelere rağmen, kimi hatalar bu çalışmada da bulunabilecektir.
Gerek Batı'da, gerekse Ermeniler'in yaşadığı Doğu ülkelerinde Ermeni aşıkları üstüne birçok çalışma yapılmışken; Türkiye'de, bilinen tabular dolayısıyla yeterince çalışma yapılamamıştır. Bu nedenle de, sayılarının 400'e ulaştığı varsayılan Türkçe ve Azerice yazan Ermeni aşıklarının büyük bölümünün eserlerine ulaşabilmek adeta olanaksızdır. Bu nedenle, esas olarak Osmanlıca ve Türkçe yazan aşıklardan ulaşılabilenler, burada değerlendirilmiştir. Bu aşıkların büyük bölümü Alevi- Bektaşi meşrepli olmakla birlikte, dindışı temalar işleyenlerle, Hıristiyanlığı terennüm edenler de çalışmaya alınmıştır. Esasen, Alevi deyişi, sadece dinsel motifler işleyen şiirlerden ibaret değildir. Öznesi "sevgi" olan bu inanç ve kültürde, aşk ve sevda üstüne yakılan türküler de pekâlâ "deyiş'' olarak töre ve törenlerle meşk âlemle_rinde veya gündelik yaşamda okunagelmektedir. Kitapta, bu ölçü esas alınmıştır. (Önsözden)
1 - Anadolu coğrafyasında Türkçe yaratılmış olsa da, Alevi-Bektaşi Edebiyatı'nın yaratıcıları sadece Türk âşık ve edebiyatçıları değil; bu öğretiyi benimsemiş her halktan insanlardır. Bu çalışma, bir bakıma bu gerçekliğin "Ermeni" versiyonudur. Okuyucu, Ermeni aşıklarca yaratılan Alevi- Bektaşi Edebiyatı'nın yanısıra, Türkçe yaratılan Hıristiyan/Gregoryan Edebiyatı'na da tanık olacaktır.
2 - "Misyonerlik" söylemlerinin kolgezdiği bir aşamada, bu çalışmanın sergilediği bir gerçeklik de şudur: Bir Hıristiyan halk olarak, özellikle Gregoryan Ermeniler, birçok açıdan kendilerine yakın buldukları Alevilik'le Bektaşiliği rahatlıkla benimsemişler ve onların şiirsel sözcülüğüne kendilerini uyarlamışlardır. Zaten, tarihtenberi Alevilik- Bektaşilik, bir bakıma İslâmlık'la Hıristiyanlık arasında bir köprü görevi görmüştür. Bu nedenle, doğal bir yakınlaşma ve bütünleşme sözkonusudur. Yani zoraki değil, gönüllü bir bütünleşmedir bu olgu.
Bu çalışmayı kotarırken, karşılaştığımız iki temel güçlük vardı. Birincisi, Anadolu ekolünde Ermeni aşuğlarının genellikle Türkçe yazmalarına karşın, Ermeni alfabesini kullanmış olmalarıdır. Bu nedenle, Ermeni harfli Türkçe cönk ve şiir mecmualarının bulunup, çevrimyazılarının yapılması başlıbaşına bir zorluktur. İkinci güçlük ise, aynı mahlası kullanan birçok aşıktan hangisinin Ermeni olduğunu belirlemektir. Çünkü değişik kökenden birçok aşık, Ermeni harfli Türkçe cönklerde yeraldığı gibi, Arap harfli cönklerde de yer almaktadırlar. Bu nedenle, ancak yan kaynaklara başvurularak ve söyleyiş özellikleri gözetilerek Ermeni kökenli aşıklar belirlenebilmektedir. Buna rağmen, ürünler bazında kimi karıştırmaların yapılması adeta kaçınılmazdır. Bu nedenle, bütün titizlenmelere rağmen, kimi hatalar bu çalışmada da bulunabilecektir.
Gerek Batı'da, gerekse Ermeniler'in yaşadığı Doğu ülkelerinde Ermeni aşıkları üstüne birçok çalışma yapılmışken; Türkiye'de, bilinen tabular dolayısıyla yeterince çalışma yapılamamıştır. Bu nedenle de, sayılarının 400'e ulaştığı varsayılan Türkçe ve Azerice yazan Ermeni aşıklarının büyük bölümünün eserlerine ulaşabilmek adeta olanaksızdır. Bu nedenle, esas olarak Osmanlıca ve Türkçe yazan aşıklardan ulaşılabilenler, burada değerlendirilmiştir. Bu aşıkların büyük bölümü Alevi- Bektaşi meşrepli olmakla birlikte, dindışı temalar işleyenlerle, Hıristiyanlığı terennüm edenler de çalışmaya alınmıştır. Esasen, Alevi deyişi, sadece dinsel motifler işleyen şiirlerden ibaret değildir. Öznesi "sevgi" olan bu inanç ve kültürde, aşk ve sevda üstüne yakılan türküler de pekâlâ "deyiş'' olarak töre ve törenlerle meşk âlemle_rinde veya gündelik yaşamda okunagelmektedir. Kitapta, bu ölçü esas alınmıştır. (Önsözden)