Bu trafik zıtlıklar, Borchert'in köşe bucak ölümden kaçırıp, yaşamının son iki yılına sığdırdığı öykülerde, bir sonun değil bir başlangıcın hikâyesine dönüşür. 26 yaşında ölüme yenik düştüğünde, öyküleri bu sürgit kovalamacadan galip çıkar, Borchert Alman ve dünya edebiyatının en büyüklerinden oluverir.
Savaşın acımasız bir sesi vardır. Yakıcı, yıkıcı, yok edici bir siren sesi. Wolfgang Borchert, yıllarca bu ses kulağından eksilmeden yaşamış bir kuşağın Alman edebiyatındaki en önemli temsilcilerinden biri. Edebiyat tarihçilerinin yıkıntı edebiyatı adını verdikleri bu akımın tüm gücü var onun şiir ve hikâyelerinde. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından yanmış yıkılmış bir ülkeye dönen bir yazar olarak en etkili yolu seçmiş o: kısa ve sade öyküler yazmış. Savaşı ve savaş sonrasındaki zorlukları anlatan öykülerin sadeliği çarpıcılığına engel olmamış, tam tersine çok daha büyük bir güç kazandırmış onlara.
Bu kitaptaki öykülerin hepsi birer belge niteliği taşıyor. Ama hepsi de usta bir edebiyatçının kaleminden çıkmış. Borchert'in 60'lı yıllarda "Bu Salı" adı altında dilimize kazandırılan öykülerini de içeren bu öykü seçmesi, duyarlı bir yazarın zorlu hayatından kesitleri de sunuyor bize. Borchert, bu öykülerin çoğunu hasta yatağında, ölümü beklerken yazmış.
26 yaşında dünyaya veda eden bu büyük edebiyatçıyla bazen bir hücrede sıkışıp kalma duygusunu, bazen açlığı, bazen ölümün acımasızlığını yaşayacaksınız. Hep o yaşta, 26 yaşında kalmış bir ses gelecek kulaklarınıza, bir haykırış sesi. Haksızlığa uğramış, kandırılmış bir neslin sesi...
Wolfgang Borchert, zorlu bir hayatın izlerini eserlerine başarıyla yansıtmış bir yazar olarak XX. yüzyıl edebiyatının en önemli isimlerinden biridir. Borchert, Heinrich Böll ve Wolf Dietrich Schnurre'yle birlikte yıkıntı edebiyatının temsilcilerinden biri olarak kabul ediliyor.
1921 yılında Hamburg'da dünyaya geldi. 15 yaşındayken şiir yazmaya başladı. 17 yaşına geldiğinde ise oyuncu olmak istediğine karar vermişti. 1941 yılının mart ayında Hannover Bölge Tiyatrosu'yla bir anlaşma yaptı. Ancak aynı yılın haziran ayında askere çağrılınca güzel günler sona erdi. 1942'de askerdeyken kendi kendini yaralamakla suçlandı, ama beraat etti. 1943 yılına kadar hayatı savaşın ortasında ya da ayrılıkçı ifadeler suçlamasıyla, hücrede geçti. Tifüs şüphesi ve sarılık nedeniyle ordudan terhis edildikten sonra, bir süre kabare sanatçısı olarak çalıştı. Bu kez de Goebbels'i bir parodisine konu edindiği için dokuz ay hapis cezasına çarptırıldı. Berlin'de yakalanmasının ardından Borchert'e yeniden cephe yolu görünmüştü. 1945 yılında birliği Fransızlara teslim olunca, ordudan kaçmayı başardı. Hamburg'a döndüğünde ağır hastaydı. 1946 yılında şiirleri "Fener, Gece ve Yıldızlar" adı altında bir kitapta toplandı. O dönemde "Karahindiba" başta olmak üzere 24 kısa hikâye kaleme aldı. Borchert onu ölümsüzleştiren tiyatro oyunu "Kapıların Dışında"yı 1947 yılında bir hafta içinde yazıp bitirdiğinde sağlığı artık iyiden iyiye bozulmuştu. Üç hafta sonra radyo oyunu olarak yayımlanan bu eserin ardından da tam 22 hikâye yazdı. "Kapıların Dışında" onun ölümünden bir gün sonra, 21 kasım 1947'de, ilk kez Hamburg Oda Tiyatrosu'nda seyircilerle buluştu.
Bu trafik zıtlıklar, Borchert'in köşe bucak ölümden kaçırıp, yaşamının son iki yılına sığdırdığı öykülerde, bir sonun değil bir başlangıcın hikâyesine dönüşür. 26 yaşında ölüme yenik düştüğünde, öyküleri bu sürgit kovalamacadan galip çıkar, Borchert Alman ve dünya edebiyatının en büyüklerinden oluverir.
Savaşın acımasız bir sesi vardır. Yakıcı, yıkıcı, yok edici bir siren sesi. Wolfgang Borchert, yıllarca bu ses kulağından eksilmeden yaşamış bir kuşağın Alman edebiyatındaki en önemli temsilcilerinden biri. Edebiyat tarihçilerinin yıkıntı edebiyatı adını verdikleri bu akımın tüm gücü var onun şiir ve hikâyelerinde. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından yanmış yıkılmış bir ülkeye dönen bir yazar olarak en etkili yolu seçmiş o: kısa ve sade öyküler yazmış. Savaşı ve savaş sonrasındaki zorlukları anlatan öykülerin sadeliği çarpıcılığına engel olmamış, tam tersine çok daha büyük bir güç kazandırmış onlara.
Bu kitaptaki öykülerin hepsi birer belge niteliği taşıyor. Ama hepsi de usta bir edebiyatçının kaleminden çıkmış. Borchert'in 60'lı yıllarda "Bu Salı" adı altında dilimize kazandırılan öykülerini de içeren bu öykü seçmesi, duyarlı bir yazarın zorlu hayatından kesitleri de sunuyor bize. Borchert, bu öykülerin çoğunu hasta yatağında, ölümü beklerken yazmış.
26 yaşında dünyaya veda eden bu büyük edebiyatçıyla bazen bir hücrede sıkışıp kalma duygusunu, bazen açlığı, bazen ölümün acımasızlığını yaşayacaksınız. Hep o yaşta, 26 yaşında kalmış bir ses gelecek kulaklarınıza, bir haykırış sesi. Haksızlığa uğramış, kandırılmış bir neslin sesi...
Wolfgang Borchert, zorlu bir hayatın izlerini eserlerine başarıyla yansıtmış bir yazar olarak XX. yüzyıl edebiyatının en önemli isimlerinden biridir. Borchert, Heinrich Böll ve Wolf Dietrich Schnurre'yle birlikte yıkıntı edebiyatının temsilcilerinden biri olarak kabul ediliyor.
1921 yılında Hamburg'da dünyaya geldi. 15 yaşındayken şiir yazmaya başladı. 17 yaşına geldiğinde ise oyuncu olmak istediğine karar vermişti. 1941 yılının mart ayında Hannover Bölge Tiyatrosu'yla bir anlaşma yaptı. Ancak aynı yılın haziran ayında askere çağrılınca güzel günler sona erdi. 1942'de askerdeyken kendi kendini yaralamakla suçlandı, ama beraat etti. 1943 yılına kadar hayatı savaşın ortasında ya da ayrılıkçı ifadeler suçlamasıyla, hücrede geçti. Tifüs şüphesi ve sarılık nedeniyle ordudan terhis edildikten sonra, bir süre kabare sanatçısı olarak çalıştı. Bu kez de Goebbels'i bir parodisine konu edindiği için dokuz ay hapis cezasına çarptırıldı. Berlin'de yakalanmasının ardından Borchert'e yeniden cephe yolu görünmüştü. 1945 yılında birliği Fransızlara teslim olunca, ordudan kaçmayı başardı. Hamburg'a döndüğünde ağır hastaydı. 1946 yılında şiirleri "Fener, Gece ve Yıldızlar" adı altında bir kitapta toplandı. O dönemde "Karahindiba" başta olmak üzere 24 kısa hikâye kaleme aldı. Borchert onu ölümsüzleştiren tiyatro oyunu "Kapıların Dışında"yı 1947 yılında bir hafta içinde yazıp bitirdiğinde sağlığı artık iyiden iyiye bozulmuştu. Üç hafta sonra radyo oyunu olarak yayımlanan bu eserin ardından da tam 22 hikâye yazdı. "Kapıların Dışında" onun ölümünden bir gün sonra, 21 kasım 1947'de, ilk kez Hamburg Oda Tiyatrosu'nda seyircilerle buluştu.