Türkiye'de anayasa hukukunun önde gelen isimlerinden olan Prof. Dr. Ergun Özbudun, Anayasalcılık ve Demokrasi adlı bu eserinde, iki kavram arasındaki gerilimin tarihsel kökenini temel alarak, karşıt ilkelerin dengelenebileceğini, bunların da toplumların gelişimi ile bağdaştırılabileceğini ele alıyor. Özbudun, yaşadığımız toplumda da sürekli tartışılan, hele günümüz Türkiyesi'nin siyasal yaşamında adeta değişmez gündem maddesi olan konuyu incelerken, ülkemizin hâlâ anayasalcılık ile demokrasi arasındaki makul ve ölçülü dengeyi sağlayacak mekanizmaları oluşturamamış olduğu sonucuna varıyor.
Gerçekten, Türkiye'de yakın zamanlara kadar anayasalcılık ve onun getirdiği yasal araçlar; uzun yıllar askerî ve bürokratik yapılara, seçilmişlerin iktidar organlarının hareketini sınırlama hakkı gibi görülmüş, aynı zamanda, geçmişte yaşanan askeri darbelerin gerekçesi olarak da gösterilebilmiştir.
Özbudun'a göre, bugün iki ilke arasında gidip, gelen sarkacın ucu diğer yöne, anayasal denge ve mekanizmaların görmezlikten gelindiği ve zayıflatıldığı tarafa doğru bilinçli olarak çevrilmiş bulunmaktadır. Oysa sağlıklı ve sürdürülebilir, çağdaş bir demokratik rejim ancak bu iki temel unsurun makul ve ölçülü dengesinden geçmelidir. Yazarın bu özlü çalışması, demokrasi içinde gelişecek vatandaşlık ve anayasa bilincine önemli bir katkı sunmaktadır.
Türkiye'de anayasa hukukunun önde gelen isimlerinden olan Prof. Dr. Ergun Özbudun, Anayasalcılık ve Demokrasi adlı bu eserinde, iki kavram arasındaki gerilimin tarihsel kökenini temel alarak, karşıt ilkelerin dengelenebileceğini, bunların da toplumların gelişimi ile bağdaştırılabileceğini ele alıyor. Özbudun, yaşadığımız toplumda da sürekli tartışılan, hele günümüz Türkiyesi'nin siyasal yaşamında adeta değişmez gündem maddesi olan konuyu incelerken, ülkemizin hâlâ anayasalcılık ile demokrasi arasındaki makul ve ölçülü dengeyi sağlayacak mekanizmaları oluşturamamış olduğu sonucuna varıyor.
Gerçekten, Türkiye'de yakın zamanlara kadar anayasalcılık ve onun getirdiği yasal araçlar; uzun yıllar askerî ve bürokratik yapılara, seçilmişlerin iktidar organlarının hareketini sınırlama hakkı gibi görülmüş, aynı zamanda, geçmişte yaşanan askeri darbelerin gerekçesi olarak da gösterilebilmiştir.
Özbudun'a göre, bugün iki ilke arasında gidip, gelen sarkacın ucu diğer yöne, anayasal denge ve mekanizmaların görmezlikten gelindiği ve zayıflatıldığı tarafa doğru bilinçli olarak çevrilmiş bulunmaktadır. Oysa sağlıklı ve sürdürülebilir, çağdaş bir demokratik rejim ancak bu iki temel unsurun makul ve ölçülü dengesinden geçmelidir. Yazarın bu özlü çalışması, demokrasi içinde gelişecek vatandaşlık ve anayasa bilincine önemli bir katkı sunmaktadır.