İlyada destanında Akhilleus'un kalkanın üzerindeki sahneler içinde bağın ve bağbozumunun canlı bir tasviri vardır: “Tanrı kalkana koca salkımlar yüklü bir bağ kodu, altından güzel bir bağdaı bu, kara kara üzümler sarkıyordu, salkımlar gümüş sırıklara yaslıydı boydan boya. Göktaşından bir hendek çizilmişti, kalaydan bir çit çizilmişti çepeçevre. Bir tek dar yol vardı bağın içinde, bağ bozumunda oradan geçilir yürünürdü, kızlar, delikanlılar, çocuklar gibi şen, bal gibi tatlı yemişler taşıyorlardı sepet sepet”
Roma ordusunda komutanlar köleleri sopayla, özgür askerleri ise ancak asma dalı ile dövebilirlerdi. Asmayı ve onun meyvelerini övmeyen yazar ve şair çok azdır. Cicero'ya göre “Bağcılık kültürü doğuşu ve gelişimi ile mucize doludur.”
Kitab-ı Mukaddes'de bağdan, üzümden ve şaraptan söz etmeyen çok az mesel ve öykü vardır. Yahova'nın İbranilere vaat ettiği kutsal topraklarda “asmaların gölgesinde” barış içinde yaşacaklarını bildirir. Üzüm Cennet'in meyvesi, şarap İsa'nın kanı olarak kabul edilir.
Antik Çağ'da Bağ ve Şarap, antik dönem hikâyesini efsanler, gerçekler ve kaynaklar vasıtayla araştırırken bir yandan da şarabın Anadolu'daki ilk dönemiyle ilgili bilgiler sunuyor.