#smrgKİTABEVİ Antik Mısır Büyüleri - 2016
Antik Mısır Büyüleri, Mısır'daki hanedan öncesi ve tarih öncesi insanların; yeryüzü ve yeraltının, havanın ve gökyüzünün görünen ve görünmeyen sayısız varlıklarla dolu bulunduğuna, bunların, tabiatın eylemlerine uygun olarak insana dost ya da düşman olduklarına ve böylece insanın hayrına veya şerrine doğru yönlendirilebildiğine inandıkları zamanlara kadar dayanır.
Bütün bunlara inanmalarına ve inançlarını neredeyse tutkulu bir samimiyetle ifade etmelerine rağmen bu insanlar, kendilerini muska ve tılsımların, sihirli isimlerin ve güç kelimelerinin peşinden koşmaktan asla alıkoyamıyorlardı. Ruhlarını ve bedenlerini hem yaşarken, hem de öldükten sonra korumak için bunlara güvendiklerini ve bunlara Osiris'in ölümü ve yeniden dirilmesine eş bir güven beslediklerini görüyoruz.
Fakat şurası da bir gerçektir ki bu insanlar yüce, ebedi ve görünmez olan cenneti, yeryüzünü ve bunlardaki her şeyi ve tüm varlıkları yaratan Tek Tanrı'ya hakikaten inanıyorlardı. Ayrıca bedenin değişmiş ve yücelmiş bir form içinde yeniden dirileceğine ve onun, ilahi kökenli bir varlık tarafından hükmedilen bir krallıktaki erdemli canlar ve ruhlar refakatinde sonsuza dek yaşayacağına da inanıyorlardı. Onlara göre, ilahi kökenli olan bu varlık da, bir zamanlar yeryüzünde yaşamış, düşmanlarının elinde zalim bir ölümle karşılaşmış, ardından ölümden dirilerek mezarın ötesindeki dünyanın tanrısı ve kralı haline gelmişti.
Antik Mısır Büyüleri, Mısır'daki hanedan öncesi ve tarih öncesi insanların; yeryüzü ve yeraltının, havanın ve gökyüzünün görünen ve görünmeyen sayısız varlıklarla dolu bulunduğuna, bunların, tabiatın eylemlerine uygun olarak insana dost ya da düşman olduklarına ve böylece insanın hayrına veya şerrine doğru yönlendirilebildiğine inandıkları zamanlara kadar dayanır.
Bütün bunlara inanmalarına ve inançlarını neredeyse tutkulu bir samimiyetle ifade etmelerine rağmen bu insanlar, kendilerini muska ve tılsımların, sihirli isimlerin ve güç kelimelerinin peşinden koşmaktan asla alıkoyamıyorlardı. Ruhlarını ve bedenlerini hem yaşarken, hem de öldükten sonra korumak için bunlara güvendiklerini ve bunlara Osiris'in ölümü ve yeniden dirilmesine eş bir güven beslediklerini görüyoruz.
Fakat şurası da bir gerçektir ki bu insanlar yüce, ebedi ve görünmez olan cenneti, yeryüzünü ve bunlardaki her şeyi ve tüm varlıkları yaratan Tek Tanrı'ya hakikaten inanıyorlardı. Ayrıca bedenin değişmiş ve yücelmiş bir form içinde yeniden dirileceğine ve onun, ilahi kökenli bir varlık tarafından hükmedilen bir krallıktaki erdemli canlar ve ruhlar refakatinde sonsuza dek yaşayacağına da inanıyorlardı. Onlara göre, ilahi kökenli olan bu varlık da, bir zamanlar yeryüzünde yaşamış, düşmanlarının elinde zalim bir ölümle karşılaşmış, ardından ölümden dirilerek mezarın ötesindeki dünyanın tanrısı ve kralı haline gelmişti.