#smrgSAHAF Arifler Gül Bahçesi: Melamet Neşvesini Haiz Sohbetler -

Hazırlayan:
Derleyen: Nahit Sertdemir
Stok Kodu:
1199145420
Boyut:
15x20
Sayfa Sayısı:
393 s.
Basım Yeri:
İzmir
Baskı:
1
Basım Tarihi:
1993
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
1. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
Din
0,00
1199145420
531585
Arifler Gül Bahçesi: Melamet Neşvesini Haiz Sohbetler -
Arifler Gül Bahçesi: Melamet Neşvesini Haiz Sohbetler - #smrgSAHAF
0.00
Hadislerden, surelerden, Kadir Gecesine pek çok konuda dini sohbetler, bilgiler.

Nakşi rûhânîlerinden hemen hiç biri, râbıtanın bir ibâdet biçimi oldu­ğuna ilişkin tek kelime bile söylememiştir. Oysa râbıta, tamamen rûhânî an­lamda ve bir ibâdet havası içinde icra edilmektedir. Bir tek istisnâ olarak Mustafa Fevzi adında bir kişi, râbıtayı: «Elli dört farzdan biridir»[1] diye nitelemiş, (yani onu açıkça ibâdet saymış) ise de, herhalde diğer Nakşibendîler bundan pek haberdar olamamışlardır; Ya da bilinçli olarak böyle davranmak istemiş, bilmezlikten gelmişlerdir. Çünkü Mustafa Fevzi, 1924 yılında ölen sıradan bir Nakşibendî'dir. Olabilir ki bu tarîkatın kurucusundan yüzyıllar sonra icad edilen râbıtanın İslâm'a ait olup olmadığı bile tartışılırken bu şahsın çıkıp üstelik râbıtanın ibâdet oldu­ğunu ileri sürmesinden dolayı çağdaş Nakşibendî ekâbirleri bu kişiye fazla itibar etmemiş, ya da O'nun bu sözlerini, ortalığı daha da karıştırabilir diye gündeme getirmek istememişlerdir. Râbıtaya bir ibâdet şekli denip denemeyeceği konusunda Nakşibendîle­rin belirsiz tutumunu aslında önemsemek gerekir. Çünkü onlar da «İbâdet» kelimesinin ifade ettiği anlam konusunda İslâm'ın ne kadar sağ­lam ölçüler koyduğunu biliyorlar. Nitekim Yıldırım Sultan Bayezit zama­nında yazılan, ancak O'ndan 150 yıl sonra Üçüncü Murad döneminde ca­miye sokulan mevlidin de bir ibadet şekli olup olmadığı konusunda bir şey söylemeye şimdiye kadar cesaret edememişlerdir!

Hadislerden, surelerden, Kadir Gecesine pek çok konuda dini sohbetler, bilgiler.

Nakşi rûhânîlerinden hemen hiç biri, râbıtanın bir ibâdet biçimi oldu­ğuna ilişkin tek kelime bile söylememiştir. Oysa râbıta, tamamen rûhânî an­lamda ve bir ibâdet havası içinde icra edilmektedir. Bir tek istisnâ olarak Mustafa Fevzi adında bir kişi, râbıtayı: «Elli dört farzdan biridir»[1] diye nitelemiş, (yani onu açıkça ibâdet saymış) ise de, herhalde diğer Nakşibendîler bundan pek haberdar olamamışlardır; Ya da bilinçli olarak böyle davranmak istemiş, bilmezlikten gelmişlerdir. Çünkü Mustafa Fevzi, 1924 yılında ölen sıradan bir Nakşibendî'dir. Olabilir ki bu tarîkatın kurucusundan yüzyıllar sonra icad edilen râbıtanın İslâm'a ait olup olmadığı bile tartışılırken bu şahsın çıkıp üstelik râbıtanın ibâdet oldu­ğunu ileri sürmesinden dolayı çağdaş Nakşibendî ekâbirleri bu kişiye fazla itibar etmemiş, ya da O'nun bu sözlerini, ortalığı daha da karıştırabilir diye gündeme getirmek istememişlerdir. Râbıtaya bir ibâdet şekli denip denemeyeceği konusunda Nakşibendîle­rin belirsiz tutumunu aslında önemsemek gerekir. Çünkü onlar da «İbâdet» kelimesinin ifade ettiği anlam konusunda İslâm'ın ne kadar sağ­lam ölçüler koyduğunu biliyorlar. Nitekim Yıldırım Sultan Bayezit zama­nında yazılan, ancak O'ndan 150 yıl sonra Üçüncü Murad döneminde ca­miye sokulan mevlidin de bir ibadet şekli olup olmadığı konusunda bir şey söylemeye şimdiye kadar cesaret edememişlerdir!

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat