#smrgKİTABEVİ Ashab-ı Kehf Hikayesi - 2016
Çünkü, bir yanda maddi güç ve iktidara sahip, Doğu'nun ve Batı'nın hükümranlığı elinde olan, dolayısıyla dünyayı ele geçirmiş ve dünya tarafından ele geçirilmiş fakat dünyaya sığmayan, küfür ve delalet içinde bulunan ve şeytanın ayartmalarını hakikat zanneden bir kral diğer yanda iman ve hidayet sahibi, Hakk'a gönül bağlamış, hakikatten ve ona sadakatten başka hiçbir varlıkları olmayan, derin bir duyuş ve kavrayışla inanan yedi genç.
Hikâye insanın dünyaya, gelip geçici olana, maddeye yönelmedikçe, şeytan tarafından alt edilemeyeceğini, ibadet ederek kibir duvarı ören kişinin ibadet etse bile ibadetinden gafil olacağını, kötülüğe devam edenin ibadet etse bile ibadetlerinin kendisine bir fayda vermeyeceğini, bilakis ibadetlerinin gafletine sebep olacağını göstermektedir. Gizli kibrin ve şeytanın iğvalarıyla ete kemiğe büründüğü, tanrılığını ilan etmiş krala karşı onun tanrılığını reddeden ve zulmünden kaçarak dağa sığınan Ashab-ı Kehf bütün hal ve davranışlarıyla bize bir örnek sunmaktadır: Kesin bir şekilde küfrün reddedilmesinin; yalanın, gelip geçici olandan kopuşun ve Hakk'a şeksiz şüphesiz teslim oluşun örneğini. Allah, Ashâb-ı Kehf'i büyük bir mucizeye mazhar kılar. Onları 309 yıl uyuttuktan sonra uyandırır. Bu mucize, imanın temel esaslarından olan ‘ölümden sonra diriliş'in bir temsilidir.
Ashab-ı Kehf yedi gençten meydana gelmesine rağmen onlar temsil ettikleri özellikler bakımından tek bir kişi gibi davranmaktadırlar. Ve bir ideale sahip insanların tek vücut, bir ve beraber olmalarının en ideal örnekleri olarak her zaman anılacaklardır.
Ashab-ı Kehf Hikâyesi'nin metnini ve sadeleştirmesini kültür dünyamıza kazandıran Songül Aydın Yağcıoğlu metnin anlam evrenine nüfuz eden incelemesiyle de okurlarımıza bir armağan sunmakta.
Çünkü, bir yanda maddi güç ve iktidara sahip, Doğu'nun ve Batı'nın hükümranlığı elinde olan, dolayısıyla dünyayı ele geçirmiş ve dünya tarafından ele geçirilmiş fakat dünyaya sığmayan, küfür ve delalet içinde bulunan ve şeytanın ayartmalarını hakikat zanneden bir kral diğer yanda iman ve hidayet sahibi, Hakk'a gönül bağlamış, hakikatten ve ona sadakatten başka hiçbir varlıkları olmayan, derin bir duyuş ve kavrayışla inanan yedi genç.
Hikâye insanın dünyaya, gelip geçici olana, maddeye yönelmedikçe, şeytan tarafından alt edilemeyeceğini, ibadet ederek kibir duvarı ören kişinin ibadet etse bile ibadetinden gafil olacağını, kötülüğe devam edenin ibadet etse bile ibadetlerinin kendisine bir fayda vermeyeceğini, bilakis ibadetlerinin gafletine sebep olacağını göstermektedir. Gizli kibrin ve şeytanın iğvalarıyla ete kemiğe büründüğü, tanrılığını ilan etmiş krala karşı onun tanrılığını reddeden ve zulmünden kaçarak dağa sığınan Ashab-ı Kehf bütün hal ve davranışlarıyla bize bir örnek sunmaktadır: Kesin bir şekilde küfrün reddedilmesinin; yalanın, gelip geçici olandan kopuşun ve Hakk'a şeksiz şüphesiz teslim oluşun örneğini. Allah, Ashâb-ı Kehf'i büyük bir mucizeye mazhar kılar. Onları 309 yıl uyuttuktan sonra uyandırır. Bu mucize, imanın temel esaslarından olan ‘ölümden sonra diriliş'in bir temsilidir.
Ashab-ı Kehf yedi gençten meydana gelmesine rağmen onlar temsil ettikleri özellikler bakımından tek bir kişi gibi davranmaktadırlar. Ve bir ideale sahip insanların tek vücut, bir ve beraber olmalarının en ideal örnekleri olarak her zaman anılacaklardır.
Ashab-ı Kehf Hikâyesi'nin metnini ve sadeleştirmesini kültür dünyamıza kazandıran Songül Aydın Yağcıoğlu metnin anlam evrenine nüfuz eden incelemesiyle de okurlarımıza bir armağan sunmakta.