Maupassant'a göre, 19.yüzyıl, kadınların aşk hayatında bir dönüşüm geçirdiği, geçmiş yüzyıldaki tutkulu, kendini vermeye hazır aşkların yerini daha planlı, çekinceli, belirsizliklerle dolu ilişkilere bıraktığı, romantizmin bir anlamda öldüğü, aynı zamanda "modern" kadının da doğum sancılarının yaşandığı bir dönemdir.
Kim kimi niye sever, kim kimden neden vazgeçer, aşk nasıl bir şeydir, zaman içinde nasıl evrilir gibi insan ruhunun nüfuz edilemez derinliklerinde yatan, bütün zamanların cevapsız sorularının peşinde koşan Maupassant'ın yüz yılı aşkın süre önce kaleme aldığı bu veda romanı, aşkın bir tür "modern esaret" halini almasının hikâyesidir. Klasik Maupassant edebiyatının en iyi örneklerinden biri olan ve Türkçeye ilk kez çevrilen Aşklarımız, melodik ve şiirsel diliyle kırık bir kalbin anatomisi.
GUY DE MAUPASSANT, 5 Ağustos 1850 yılında Fransa'da doğdu. Derin bir edebi kültüre sahip annesi Laure le Poitevin ile Normandie'de, doğayla iç içe büyüdü. Küçük yaşta gittiği din okulundan atıldı ve hayatı boyunca dine karşı geliştirdiği olumsuz görüşleri bu olayın izlerini taşıdı. Rouen Lisesi'ndeki eğitiminin ardından gönüllü olarak Fransa-Prusya savaşına katıldı. Savaşın sona ermesiyle 1871 yılında Normandie'yi terk edip Paris'e yerleşti. On yıl boyunca Denizcilik Bakanlığı'nda çalıştı. Maupassant'ın yazarlık hayatı, 1871'den sonra başlar.1871 ile 1880 yılları arasında, özellikle annesinin çocukluk arkadaşı romancı Gustave Flaubert'in etkisinde kalır. Flaubert, Maupassant'ı iyi bir yazar olarak yetiştirmek için çok çalışır, ilk yazdıklarını okuyup düzeltir, ayrıca onu Emile Zola, Ivan Turgenyev, Edmond de Goncurt ve Henry James gibi ünlü yazarlarla tanıştırır.
1880'de, Flaubert'in ölümünden bir ay önce, aralarında Emile Zola'nın da bulunduğu natüralist bazı yazarların hikâyelerinin toplandığı Les Soirées de Médan (Médan Akşamları) adlı kitapta Maupassant'ın "Boule de Suif" adlı ilk hikâyesi yayımlanır. Bu hikâye, Maupassant'a ilk büyük başarısını getirir.1880 ile 1891 yılları arasında Maupassant en verimli dönemini yaşar.Bu dönemde 18 kitapta toplanan yaklaşık 300 hikâyesi ile altı romanı yayımlanır.
Maupassant, genç yaşında baş ağrılarından şikayet etmeye başlar. Hastalığı, 1884'ten itibaren gittikçe artar.1887 yılında yayımlanan "Le Horla" adlı hikâyesinde, delilik belirtilerinin nasıl başladığını ve insan üzerinde ne gibi değişiklikler meydana getirdiğini anlatmaktadır.1892'nin Ocak ayında kendini öldürmeye kalkışır. Ağır hasta olarak Paris'e getirilip bir sağlık yurduna yatırılır. Kırk üçüncü yaş gününden bir ay önce, 6 Temmuz 1893 tarihinde burada hayata gözlerini yumar.
Maupassant'a göre, 19.yüzyıl, kadınların aşk hayatında bir dönüşüm geçirdiği, geçmiş yüzyıldaki tutkulu, kendini vermeye hazır aşkların yerini daha planlı, çekinceli, belirsizliklerle dolu ilişkilere bıraktığı, romantizmin bir anlamda öldüğü, aynı zamanda "modern" kadının da doğum sancılarının yaşandığı bir dönemdir.
Kim kimi niye sever, kim kimden neden vazgeçer, aşk nasıl bir şeydir, zaman içinde nasıl evrilir gibi insan ruhunun nüfuz edilemez derinliklerinde yatan, bütün zamanların cevapsız sorularının peşinde koşan Maupassant'ın yüz yılı aşkın süre önce kaleme aldığı bu veda romanı, aşkın bir tür "modern esaret" halini almasının hikâyesidir. Klasik Maupassant edebiyatının en iyi örneklerinden biri olan ve Türkçeye ilk kez çevrilen Aşklarımız, melodik ve şiirsel diliyle kırık bir kalbin anatomisi.
GUY DE MAUPASSANT, 5 Ağustos 1850 yılında Fransa'da doğdu. Derin bir edebi kültüre sahip annesi Laure le Poitevin ile Normandie'de, doğayla iç içe büyüdü. Küçük yaşta gittiği din okulundan atıldı ve hayatı boyunca dine karşı geliştirdiği olumsuz görüşleri bu olayın izlerini taşıdı. Rouen Lisesi'ndeki eğitiminin ardından gönüllü olarak Fransa-Prusya savaşına katıldı. Savaşın sona ermesiyle 1871 yılında Normandie'yi terk edip Paris'e yerleşti. On yıl boyunca Denizcilik Bakanlığı'nda çalıştı. Maupassant'ın yazarlık hayatı, 1871'den sonra başlar.1871 ile 1880 yılları arasında, özellikle annesinin çocukluk arkadaşı romancı Gustave Flaubert'in etkisinde kalır. Flaubert, Maupassant'ı iyi bir yazar olarak yetiştirmek için çok çalışır, ilk yazdıklarını okuyup düzeltir, ayrıca onu Emile Zola, Ivan Turgenyev, Edmond de Goncurt ve Henry James gibi ünlü yazarlarla tanıştırır.
1880'de, Flaubert'in ölümünden bir ay önce, aralarında Emile Zola'nın da bulunduğu natüralist bazı yazarların hikâyelerinin toplandığı Les Soirées de Médan (Médan Akşamları) adlı kitapta Maupassant'ın "Boule de Suif" adlı ilk hikâyesi yayımlanır. Bu hikâye, Maupassant'a ilk büyük başarısını getirir.1880 ile 1891 yılları arasında Maupassant en verimli dönemini yaşar.Bu dönemde 18 kitapta toplanan yaklaşık 300 hikâyesi ile altı romanı yayımlanır.
Maupassant, genç yaşında baş ağrılarından şikayet etmeye başlar. Hastalığı, 1884'ten itibaren gittikçe artar.1887 yılında yayımlanan "Le Horla" adlı hikâyesinde, delilik belirtilerinin nasıl başladığını ve insan üzerinde ne gibi değişiklikler meydana getirdiğini anlatmaktadır.1892'nin Ocak ayında kendini öldürmeye kalkışır. Ağır hasta olarak Paris'e getirilip bir sağlık yurduna yatırılır. Kırk üçüncü yaş gününden bir ay önce, 6 Temmuz 1893 tarihinde burada hayata gözlerini yumar.