#smrgKİTABEVİ Ataerkil - 2016
"Bak kuzu… Hayat oyunlar silsilesidir, buna yaşam deniyor. Dünya Gezegeni de, oyun sergilenen pek çok sahneden yalnızca birisi. Sakın unutma ve aklının köşesine yaz; bu sahne aynı zamanda iyiliğin ve kötülüğün savaştığı bir arena, güzelliğin ve çirkinliğin sergilendiği bir podyum, acının ve tatlının paylaşıldığı bir sofra ve en önemlisi pozitifle negatifin muazzam uyumuyla ortaya çıkmış bir denklemdir. Bununla beraber insanın yaşamı algılama biçimi, bir labirentin içinde bulunmaktan farksızdır. Koridorlarda dolaşan, labirentin yalnızca üç boyutunu görebilir. Oysa bu dar koridorlara sıkışmış beden bir de yukarılardan bakılabileceğini bilse labirentin tamamını görecek, yolunu seçecek, hatta çıkışa nasıl ulaşabildiğini fark edecek ve en önemlisi hangi oyunların sergilendiğini anlayabilecek ama heyhat! Görebildikleri yalnızca duvarlar ve birkaç metre önündeki koridorlar. Ne tarafa dönse sınır! Sınırlı olan bir şey daha var; evrensel ışık. Dar koridorlara bu ışık çoğu zaman giremiyor çünkü ışık yukarılarda... Işık sevgidir, ışığın olmadığı ya da az olduğu yerler kapkaranlıktır yani sevgisizdir… İnsanlar bir gün beden denen zırhtan kurtulup evrenin sonsuzluğuna karıştıklarında, yani Labirentten Çıktıklarında, saf sevgi taşıyan ışığa kavuşacaklar."
Ataerkil, Mehmet Mollaosmanoğlu'nun ilk romanıdır, yazarın alışıldık tarzı olan gerilim-kurgu izleriyle örülüymüş gibi görünse de sonraki eserlerinde sıkça ele aldığı dozu yüksek maceralardan söz edilemez. Bunun yanında Ataerkil, otobiyografik izler taşıdığı gibi yazarın sonraki romanlarının ana temasını oluşturacak felsefî alt yapıya okuyucuyu hazırlar.
"Bak kuzu… Hayat oyunlar silsilesidir, buna yaşam deniyor. Dünya Gezegeni de, oyun sergilenen pek çok sahneden yalnızca birisi. Sakın unutma ve aklının köşesine yaz; bu sahne aynı zamanda iyiliğin ve kötülüğün savaştığı bir arena, güzelliğin ve çirkinliğin sergilendiği bir podyum, acının ve tatlının paylaşıldığı bir sofra ve en önemlisi pozitifle negatifin muazzam uyumuyla ortaya çıkmış bir denklemdir. Bununla beraber insanın yaşamı algılama biçimi, bir labirentin içinde bulunmaktan farksızdır. Koridorlarda dolaşan, labirentin yalnızca üç boyutunu görebilir. Oysa bu dar koridorlara sıkışmış beden bir de yukarılardan bakılabileceğini bilse labirentin tamamını görecek, yolunu seçecek, hatta çıkışa nasıl ulaşabildiğini fark edecek ve en önemlisi hangi oyunların sergilendiğini anlayabilecek ama heyhat! Görebildikleri yalnızca duvarlar ve birkaç metre önündeki koridorlar. Ne tarafa dönse sınır! Sınırlı olan bir şey daha var; evrensel ışık. Dar koridorlara bu ışık çoğu zaman giremiyor çünkü ışık yukarılarda... Işık sevgidir, ışığın olmadığı ya da az olduğu yerler kapkaranlıktır yani sevgisizdir… İnsanlar bir gün beden denen zırhtan kurtulup evrenin sonsuzluğuna karıştıklarında, yani Labirentten Çıktıklarında, saf sevgi taşıyan ışığa kavuşacaklar."
Ataerkil, Mehmet Mollaosmanoğlu'nun ilk romanıdır, yazarın alışıldık tarzı olan gerilim-kurgu izleriyle örülüymüş gibi görünse de sonraki eserlerinde sıkça ele aldığı dozu yüksek maceralardan söz edilemez. Bunun yanında Ataerkil, otobiyografik izler taşıdığı gibi yazarın sonraki romanlarının ana temasını oluşturacak felsefî alt yapıya okuyucuyu hazırlar.