Bunun en tipik örneği "Bu evler yapılırken siz neredeydiniz?" sorusuyla ilgili bilgilerdir. Söylendiği yer, kime sorulduğu, şimdiden bir efsane şekline dönüşmüş. Babasına, dedesine söylendiğini üstlenen pek çok kişi var. O günleri yaşayanlar anılarını yazdıkları için doğruyu saptamak kolaydır. Fakat anılarını yazanlardan çoğunun -yanlı demek doğru olmasa da- duygusal davranmış oldukları görülüyor. "Bir köylü, eski bir asker, kısa boylu bir köylü" diye adı verilmeden geçiştirilen kişiyi, bu ziyaretin anlatıldığı bölümde belirttik.
Atatürk, kurtuluştan sonra ilk ziyaretinde (17 Mart 1923) beş saat kaldıktan sonra aynı gün trenle dönmüş olduğu halde Mersin'de bir gece yattığı söylenir. Mersinlilerin ısrarına karşın Mersin'de kalmayan Gazi, eşiyle Tarsus'ta iki gece konuk olmuştur. Nedeni olarak, istasyonda kendisine" çiçek veren çocuklar için "Bana çiçek verecek bir Türk çocuğu yok muydu?" dediğini söyleyenler de yanılmış ve yanıltmaya çalışmışlardır. Çünkü çiçek veren çocuklar, Gazi'nin Suriye'deki görevi sırasında tanıştığı Salih Fansa'nın çocukları Adil (Fansa) ve Münibe (Yenisey)'dir.
25 Şubat 1925 ziyaretinde 11 gün kaldığı ev konusunda, Atatürk'ün "Beni misafir edecek bir müslüman evi yok muydu?" diye sitem ettiği söylentileri de gerçeklere aykırıdır. Hatta bu nedenle gezisini yarıda kesip Mersin'den ayrıldığını söyleyenler de vardır.
Yanılmalar ve yanıltmaların sözlü anlatımlarda kalmayıp yayınlarda yer alması da ilginçtir. Bazılarını dizgi yanlışı diye geçiştirsek de bilgi yanlışlarına özür bulunamaz. Atatürk'ün 17 Mart 1923 ziyaretinde, Belediyenin öğle yemeği ziyafetinde Belediye Başkanının hizmet etmesine engel olması ve Millet Bahçesi'nde yaldızlı büyük iki koltuk yerine tahta sandalyeye oturması, İngiliz tarih yazarı ve gazeteci Lord Kinross'un "Atatürk, Bir Milletin Yeniden Doğuşu" (1964) kitabında ne hale gelmiştir. Belediye Başkanının "Bir akşam yemeğinde" hizmet etmek istemesini engelleyen Atatürk, "daha sonra havai fişek gösterisinde" yaldızlı tahta oturmayı reddederek "iki sandalye getirtti, halkın arasında yer aldı." (s. 432) Beş saatlik (11.30-16.30) ziyaretin ayrıntılarındaki bu yanlışlara gülüp geçebilir miyiz?
İlginç bir konu da ziyaret sayısındaki çeşitliliktir. Her ne kadar Atatürk, birkaç kez trenle gelip vapurla yoluna devam etmiş olsa da bence bunlar da bir ziyarettir.
Bu çalışmanın "en az yanlışlı, en ayrıntılı" yayın olarak değerlendirileceğini ümit ediyorum. (Önsözden)
Bunun en tipik örneği "Bu evler yapılırken siz neredeydiniz?" sorusuyla ilgili bilgilerdir. Söylendiği yer, kime sorulduğu, şimdiden bir efsane şekline dönüşmüş. Babasına, dedesine söylendiğini üstlenen pek çok kişi var. O günleri yaşayanlar anılarını yazdıkları için doğruyu saptamak kolaydır. Fakat anılarını yazanlardan çoğunun -yanlı demek doğru olmasa da- duygusal davranmış oldukları görülüyor. "Bir köylü, eski bir asker, kısa boylu bir köylü" diye adı verilmeden geçiştirilen kişiyi, bu ziyaretin anlatıldığı bölümde belirttik.
Atatürk, kurtuluştan sonra ilk ziyaretinde (17 Mart 1923) beş saat kaldıktan sonra aynı gün trenle dönmüş olduğu halde Mersin'de bir gece yattığı söylenir. Mersinlilerin ısrarına karşın Mersin'de kalmayan Gazi, eşiyle Tarsus'ta iki gece konuk olmuştur. Nedeni olarak, istasyonda kendisine" çiçek veren çocuklar için "Bana çiçek verecek bir Türk çocuğu yok muydu?" dediğini söyleyenler de yanılmış ve yanıltmaya çalışmışlardır. Çünkü çiçek veren çocuklar, Gazi'nin Suriye'deki görevi sırasında tanıştığı Salih Fansa'nın çocukları Adil (Fansa) ve Münibe (Yenisey)'dir.
25 Şubat 1925 ziyaretinde 11 gün kaldığı ev konusunda, Atatürk'ün "Beni misafir edecek bir müslüman evi yok muydu?" diye sitem ettiği söylentileri de gerçeklere aykırıdır. Hatta bu nedenle gezisini yarıda kesip Mersin'den ayrıldığını söyleyenler de vardır.
Yanılmalar ve yanıltmaların sözlü anlatımlarda kalmayıp yayınlarda yer alması da ilginçtir. Bazılarını dizgi yanlışı diye geçiştirsek de bilgi yanlışlarına özür bulunamaz. Atatürk'ün 17 Mart 1923 ziyaretinde, Belediyenin öğle yemeği ziyafetinde Belediye Başkanının hizmet etmesine engel olması ve Millet Bahçesi'nde yaldızlı büyük iki koltuk yerine tahta sandalyeye oturması, İngiliz tarih yazarı ve gazeteci Lord Kinross'un "Atatürk, Bir Milletin Yeniden Doğuşu" (1964) kitabında ne hale gelmiştir. Belediye Başkanının "Bir akşam yemeğinde" hizmet etmek istemesini engelleyen Atatürk, "daha sonra havai fişek gösterisinde" yaldızlı tahta oturmayı reddederek "iki sandalye getirtti, halkın arasında yer aldı." (s. 432) Beş saatlik (11.30-16.30) ziyaretin ayrıntılarındaki bu yanlışlara gülüp geçebilir miyiz?
İlginç bir konu da ziyaret sayısındaki çeşitliliktir. Her ne kadar Atatürk, birkaç kez trenle gelip vapurla yoluna devam etmiş olsa da bence bunlar da bir ziyarettir.
Bu çalışmanın "en az yanlışlı, en ayrıntılı" yayın olarak değerlendirileceğini ümit ediyorum. (Önsözden)