1997 Lüksemburg zirvesinde resmen devre dışı bırakılırız ama uzun bir liste de önümüze konur. İlişkiler kesilir... 2 yıl sonra Helsinki'de adaylığımız ilan edilir. Talep listesi Lüksemburg'dan ağırdır. AB, ne olmuş da fikir değiştirmiş, Türkiye ne olmuş da, 2 yıl önce reddettiklerini kabul etmiştir? Mesela Kıbrıs... Helsinki belgesini ele alan Bakanlar kurulu toplantısında, “AB'ye, bu belgeden ne anladığımızı yazılı olarak bildirmezsek, Kıbrıs ve Ege'deki haklarımız ile üniter yapımızın korunmasında çok zor durumlara düşebiliriz” dememize rağmen, belge aynen kabul edilmiştir. Neden?.. Bugün Kopenhag kriterlerini tartışıyoruz. Yarın, soykırım iftiraları, köktendincilik, kültürel entegrasyon gibi yeni kavramlarla tanışacağız.. Nasıl?
43 yılın sonunda ciddi bir kavşağa geldik. Buna da karşılıklı yanlışlar bebep oldu. AB, genine işlemiş ırkçı ve sömürgeci tutumunu sürdürmüş, Türkiye, büyüklüğü ve önemine yakışan bir vakarla, hak ve menfaatlerine sahip çıkamamıştır. Bu tablo, aynı ekonomik, sosyal ve siyasal coğrafyayı paylaşan taraflar için arzu edilen bir görüntü olamaz... Sorunların çözümü vardır. Yeter ki, bu iş, “Biz halktan daha iyi biliriz” diyen belli bir çevreye bırakılmasın... (Arka Kapak'tan)
1997 Lüksemburg zirvesinde resmen devre dışı bırakılırız ama uzun bir liste de önümüze konur. İlişkiler kesilir... 2 yıl sonra Helsinki'de adaylığımız ilan edilir. Talep listesi Lüksemburg'dan ağırdır. AB, ne olmuş da fikir değiştirmiş, Türkiye ne olmuş da, 2 yıl önce reddettiklerini kabul etmiştir? Mesela Kıbrıs... Helsinki belgesini ele alan Bakanlar kurulu toplantısında, “AB'ye, bu belgeden ne anladığımızı yazılı olarak bildirmezsek, Kıbrıs ve Ege'deki haklarımız ile üniter yapımızın korunmasında çok zor durumlara düşebiliriz” dememize rağmen, belge aynen kabul edilmiştir. Neden?.. Bugün Kopenhag kriterlerini tartışıyoruz. Yarın, soykırım iftiraları, köktendincilik, kültürel entegrasyon gibi yeni kavramlarla tanışacağız.. Nasıl?
43 yılın sonunda ciddi bir kavşağa geldik. Buna da karşılıklı yanlışlar bebep oldu. AB, genine işlemiş ırkçı ve sömürgeci tutumunu sürdürmüş, Türkiye, büyüklüğü ve önemine yakışan bir vakarla, hak ve menfaatlerine sahip çıkamamıştır. Bu tablo, aynı ekonomik, sosyal ve siyasal coğrafyayı paylaşan taraflar için arzu edilen bir görüntü olamaz... Sorunların çözümü vardır. Yeter ki, bu iş, “Biz halktan daha iyi biliriz” diyen belli bir çevreye bırakılmasın... (Arka Kapak'tan)