Türkiyeli göçmenler, yaşamlarını ikame etmek için uzun ve geleceği bilinmeyen yolculuğun ilk adımını daha 1955'lerde attılar. Binlerce insan içerisinde, Alman doktorları tarafından soyularak kontrol edilip “özel” seçildiler. Alman tekelleri için verimli olabileceklerin vücutları üzerine kırmızı kalemlerle çarpı işareti konuldu. Bu kırmızı işaret onlar için bir ‘kurtuluş'tu.
Geleceğini kazanma umuduyla ana topraklarını terk ederek bilinmeyen ‘yaban' ellere gittiler. Türkiye'de ‘Almancı' olarak görüldüler. Almanya'da ‘misafir' olarak algılandılar. Her iki yerde kendilerine doğal bir yaşam tarzı edinemediler. Onların hikayesi uzun ve karmaşık. Para kazanıp dönmek istiyorlardı. Bu duyguyla yaşadılar. Ama kapitalist üretim ilişkiler sistemi, onları kendilerine öylesine bağlamıştı ki artık ‘geriye dönüş' şansları yoktu. Gelişler ve dönüşler yaşandı ve bugün Almanya'da iki milyon üç yüz bin gibi büyük bir kitleye ulaştılar.
Ekonomik ilişkiler, onların kültürlerini, yaşam tarzlarını etkiledi ve yaşama bakışları değişti. Kendilerini ne Almanyalı ne de Türkiyeli hissettiler. Uzun yıllar ikilemde kaldılar ve aradan tam 40 yıl geçti. Bu kez ‘yaban eller' dedikleri ülkeyi kendilerine vatan seçtiler. Almanya'da doğdular ve Alman nüfus kartını taşımaya başladılar. Onlar 40 yılın bütün zorluklarıyla savaştılar ve halen savaşmaktadırlar. Ama bir gerçeği kabul ettirdiler. Onlar, Almanya'yı kendilerine yeni vatan seçen; ‘Alman Türkleri/Alman Kürtleri' olarak kabul edildiler.
İşte bu kitap, 40 yıllık serüvenin ekonomik, siyasal, kültürel, toplumsal ve yaşam tarzındaki değişimleri inceliyor. Göçmenlerin dünden bugüne 40 yıllık tarihinin politik analizini yapıyor. (Arka Kapak'tan)
Türkiyeli göçmenler, yaşamlarını ikame etmek için uzun ve geleceği bilinmeyen yolculuğun ilk adımını daha 1955'lerde attılar. Binlerce insan içerisinde, Alman doktorları tarafından soyularak kontrol edilip “özel” seçildiler. Alman tekelleri için verimli olabileceklerin vücutları üzerine kırmızı kalemlerle çarpı işareti konuldu. Bu kırmızı işaret onlar için bir ‘kurtuluş'tu.
Geleceğini kazanma umuduyla ana topraklarını terk ederek bilinmeyen ‘yaban' ellere gittiler. Türkiye'de ‘Almancı' olarak görüldüler. Almanya'da ‘misafir' olarak algılandılar. Her iki yerde kendilerine doğal bir yaşam tarzı edinemediler. Onların hikayesi uzun ve karmaşık. Para kazanıp dönmek istiyorlardı. Bu duyguyla yaşadılar. Ama kapitalist üretim ilişkiler sistemi, onları kendilerine öylesine bağlamıştı ki artık ‘geriye dönüş' şansları yoktu. Gelişler ve dönüşler yaşandı ve bugün Almanya'da iki milyon üç yüz bin gibi büyük bir kitleye ulaştılar.
Ekonomik ilişkiler, onların kültürlerini, yaşam tarzlarını etkiledi ve yaşama bakışları değişti. Kendilerini ne Almanyalı ne de Türkiyeli hissettiler. Uzun yıllar ikilemde kaldılar ve aradan tam 40 yıl geçti. Bu kez ‘yaban eller' dedikleri ülkeyi kendilerine vatan seçtiler. Almanya'da doğdular ve Alman nüfus kartını taşımaya başladılar. Onlar 40 yılın bütün zorluklarıyla savaştılar ve halen savaşmaktadırlar. Ama bir gerçeği kabul ettirdiler. Onlar, Almanya'yı kendilerine yeni vatan seçen; ‘Alman Türkleri/Alman Kürtleri' olarak kabul edildiler.
İşte bu kitap, 40 yıllık serüvenin ekonomik, siyasal, kültürel, toplumsal ve yaşam tarzındaki değişimleri inceliyor. Göçmenlerin dünden bugüne 40 yıllık tarihinin politik analizini yapıyor. (Arka Kapak'tan)
-
Satıldı
-
Satıldı
