Hikâyenin has kalemi Cihan Aktaş, zamanın solgun aynasına düşen hayatların dokusuna sinmiş güçlü bir mekân duygusunu sımsıkı tutunulmuş ülkelerin, sokakların, odaların, kalelerin diliyle anlatıyor bu kitabında. İnsan ve zaman terk etse de mekânları sevda türkülerinin bilge sesinin susmayacağını, tarihi yazan hiçbir gücün hiçbir zaman ve mekânda insanın hayata olan inancını, sevdalara bağlanan kalbini, kedere ve hasrete kardeş direncini yıkamayacağını söylüyor her hikâyede. Gün olur bir insanın kaderi bir ülkenin kaderiyle birleşir, gün olur bir hasretin ateşi bir türkünün avazına düşer, ama sevda sürüyorsa umut hep var demektir, sıla varsa yalnızlık hep umutsuz değildir. (Arka Kapak)
Hikâyenin has kalemi Cihan Aktaş, zamanın solgun aynasına düşen hayatların dokusuna sinmiş güçlü bir mekân duygusunu sımsıkı tutunulmuş ülkelerin, sokakların, odaların, kalelerin diliyle anlatıyor bu kitabında. İnsan ve zaman terk etse de mekânları sevda türkülerinin bilge sesinin susmayacağını, tarihi yazan hiçbir gücün hiçbir zaman ve mekânda insanın hayata olan inancını, sevdalara bağlanan kalbini, kedere ve hasrete kardeş direncini yıkamayacağını söylüyor her hikâyede. Gün olur bir insanın kaderi bir ülkenin kaderiyle birleşir, gün olur bir hasretin ateşi bir türkünün avazına düşer, ama sevda sürüyorsa umut hep var demektir, sıla varsa yalnızlık hep umutsuz değildir. (Arka Kapak)