#smrgKİTABEVİ Bab-ı Ali'den Çiftetelli'ye -
Türk gazetecilik mesleğinin en önemli isimlerinden biri olan Canan Barlas, hem mesleği gazetecilik olanların hem de bu ülkedeki tüm gazete okurlarının; içinde oldukları, yaşadıkları fakat aslında farkında dahi olmadıkları bambaşka bir "Son kırk yıllık Türkiye tablosu"nu gözler önüne seriyor.
Canan Barlas gazetecilik hayatına 1969 yılında başladı. Geçen bu süreçte; hepimizin bildiğinin aksine bambaşka bir pencereden Türkiye'nin son kırk küsur senesine şahit oldu; hem de bizzat en derinden, en merkezden. Ve şimdi bu kitapta bunların hepsini, yaşadığı ve tanık olduğu tüm olayları anlatıyor.
Canan Barlas'ın penceresinden görünen, yaşanan kavgaların gerçekte kişisel değil, sistemin bir kavgası olduğu. Sistemi, kendisine çevirmeye çalışanların kavgası!..
Burada anlatılanlar aslında, sadece basın çalışanlarının sermaye karşısındaki mücadelesini ortaya koymuyor. Aynı zamanda, hem toplumun hem de gerçek medyanın devlete karşı, devlet ve siyasetçi baskısına karşı özgürlüğünü nasıl kaybettiğinin hikayesi anlatılıyor.
Bu kitap, bir dönem insanların gazetecilik adı altında üstlendikleri gerçek rollerini ortaya koyuyor. Görevi gazetecilik olan O insanların; bazen bile bile, farkına vara vara bazen de çok geç fark ederek nasıl tetikçilik yaptıklarını ve sonunda ne acılar yaşadıklarını ve de sonlarının nerede bittiğini anlatıyor. Bu kitabın amacı, asla birilerine çamur atmak ya da mahkum etmek değildir. Tam aksine, gerçekleri gün yüzüne çıkartıp, kamuoyu vicdanına sunmaktır.
Türk gazetecilik mesleğinin en önemli isimlerinden biri olan Canan Barlas, hem mesleği gazetecilik olanların hem de bu ülkedeki tüm gazete okurlarının; içinde oldukları, yaşadıkları fakat aslında farkında dahi olmadıkları bambaşka bir "Son kırk yıllık Türkiye tablosu"nu gözler önüne seriyor.
Canan Barlas gazetecilik hayatına 1969 yılında başladı. Geçen bu süreçte; hepimizin bildiğinin aksine bambaşka bir pencereden Türkiye'nin son kırk küsur senesine şahit oldu; hem de bizzat en derinden, en merkezden. Ve şimdi bu kitapta bunların hepsini, yaşadığı ve tanık olduğu tüm olayları anlatıyor.
Canan Barlas'ın penceresinden görünen, yaşanan kavgaların gerçekte kişisel değil, sistemin bir kavgası olduğu. Sistemi, kendisine çevirmeye çalışanların kavgası!..
Burada anlatılanlar aslında, sadece basın çalışanlarının sermaye karşısındaki mücadelesini ortaya koymuyor. Aynı zamanda, hem toplumun hem de gerçek medyanın devlete karşı, devlet ve siyasetçi baskısına karşı özgürlüğünü nasıl kaybettiğinin hikayesi anlatılıyor.
Bu kitap, bir dönem insanların gazetecilik adı altında üstlendikleri gerçek rollerini ortaya koyuyor. Görevi gazetecilik olan O insanların; bazen bile bile, farkına vara vara bazen de çok geç fark ederek nasıl tetikçilik yaptıklarını ve sonunda ne acılar yaşadıklarını ve de sonlarının nerede bittiğini anlatıyor. Bu kitabın amacı, asla birilerine çamur atmak ya da mahkum etmek değildir. Tam aksine, gerçekleri gün yüzüne çıkartıp, kamuoyu vicdanına sunmaktır.