Başkası, diğer bir özne olmaktan öte, bir “ikinciliği”, yabancılığı, belirsizliği işaret eden, “tekinsiz” bir kavram. Modern kudretli “Ben”- öznenin oryantalizmle bütünlenen hikâyesi, bu kavramın tarihsel seyri içinde belki en itibarsız ve “yersiz” dönemidir. Peşinden, modernliğin 20. yüzyılda girdiği büyük kriz, müphem ve “tekinsiz” başkalık kavramının kilit bir önem kazanmasına vesile oluyor.
Onur Kartal, böyle kurduğu bağlam içinde, “Batı”yı ve özneyi/öznelliği sorunsallaştırarak başkalık meselesiyle meşgul olmuş üç büyük düşünürün bu alandaki mesaisini tartışıyor. Edmund Husserl'in “Başkalığın fenomenolojisi”, Martin Heidegger'in “Başkalığın fundamental ontolojisi”, Emmanuel Levinas'ın “Başkalık etiği”… (Aynı zamanda, fenomenoloji akımının gelişimini ve potansiyelini yeniden düşünmeyi sağlayan bir muhasebe bu.) Bu düşünsel miras, devrimci mânâda “Başkasının politikası”nı kurmak açısından taşıdığı sınırlılıklara, tıkanmalara da işaret eden eleştirel bir bakışla ele alınıyor kitapta.
Başkası, diğer bir özne olmaktan öte, bir “ikinciliği”, yabancılığı, belirsizliği işaret eden, “tekinsiz” bir kavram. Modern kudretli “Ben”- öznenin oryantalizmle bütünlenen hikâyesi, bu kavramın tarihsel seyri içinde belki en itibarsız ve “yersiz” dönemidir. Peşinden, modernliğin 20. yüzyılda girdiği büyük kriz, müphem ve “tekinsiz” başkalık kavramının kilit bir önem kazanmasına vesile oluyor.
Onur Kartal, böyle kurduğu bağlam içinde, “Batı”yı ve özneyi/öznelliği sorunsallaştırarak başkalık meselesiyle meşgul olmuş üç büyük düşünürün bu alandaki mesaisini tartışıyor. Edmund Husserl'in “Başkalığın fenomenolojisi”, Martin Heidegger'in “Başkalığın fundamental ontolojisi”, Emmanuel Levinas'ın “Başkalık etiği”… (Aynı zamanda, fenomenoloji akımının gelişimini ve potansiyelini yeniden düşünmeyi sağlayan bir muhasebe bu.) Bu düşünsel miras, devrimci mânâda “Başkasının politikası”nı kurmak açısından taşıdığı sınırlılıklara, tıkanmalara da işaret eden eleştirel bir bakışla ele alınıyor kitapta.