#smrgKİTABEVİ Beethoven: Müziğin Dönüm Noktası - 2021
Daha önce yayımladığımız Mozart ve Chopin biyografileri büyük ilgi gören Aydın Büke, yine olağanüstü bir çalışmayla okur karşısında. Beethoven, Müziğin Dönüm Noktası, ünlü besteciyi bir romancı titizliğiyle anlatıyor.
“Kitapta yalnızca Beethoven'ın değil, ailesinin, dönemin ünlü siyaset adamlarının, prenseslerinin portreleri de ustalıkla çiziliyor. Dünyayı yerinden oynatmış, müziğin akışını değiştirmiş dâhinin yaşamını, Aydın Büke'nin kılı kırk yaran kaleminden okuyacaksınız.
Türkiye biyografi çalışmaları açısından kurak bir ülkedir. Türk yazarlarının, sanatçılarının biyografileri pek yazılmaz. Öncelikle biyografi yazarlığının yoğun emek isteyen bir çaba olmasından kaynaklanıyor sanıyorum bu durum. Ama bu yoğun çabaya girmeyi göze alsanız da klasikleşmiş yazar ve sanatçılar hakkında yeterli kaynak olmamasından dolayı sonuç almanız pek mümkün olmaz. Daha yakın tarihlerden biri hakkında yazmaya kalkarsanız da mirasçıların engellemeleriyle “özel hayatın gizliliği” gibi hukuki zorlamalarla karşılaşırsınız. O nedenle biyografi yazan çok az yazarımız vardır. Bu biyografiler edebiyat dışı bir sanat alanında ise eser sayısı iyice azalır. Örneğin müzik alanında biyografi yazan yazar sayısı ikiyi, üçü geçmez. Bunların en önemli ve verimlilerinden biri Aydın Büke'dir.
Aydın Büke'yi Dünya müziğinin en önemli adlarının yaşam öykülerini yazdığı kitaplarıyla tanıdık. Bach, Mozart, Chopin, Clara Schumann yaşam öykülerini yazdığı bestecilerden. Yeni çalışması “Beethoven”i de eklersek “1700'lerin başından, 1800'lerin sonuna dek geçen süreyi ayrıntılı olarak incelemiş” oluyor.
Aydın Büke bir flüt sanatçısı. Bu niteliğini öğrendiğinizde kitaplarını daha çok müzisyen bakışı ile yazdığını düşünebilirsiniz. Ama Aydın Büke yaşam öyküsünü yazdığı bestecilere tek yönlü bakmıyor. Onları öncelikle yaşadıkları dönem içinde değerlendiriyor. Siyasi ve toplumsal olarak yaşam öyküsünü yazdığı sanatçıyı konumlandırıyor. Aynı zamanda da o sanatçının yaşadığı çağda müzik dünyasında neler yaşandığına bakıyor ve yerini tespit ediyor. İnsani ilişkilerini önemsiyor.
Biyografilerin okunurluğunda, çok okura ulaşmasında en önemli unsur nasıl kaleme alındığı. Akademik nitelikte bir biyografide bir olayı, bir gelişmeyi hatta tarihi yazarken kaçınılmaz olarak olabildiğince çok kaynağa ulaşmak gereklidir. Daha popüler biyografilerde ise öykünün akışı, çekiciliği önemsenir, bazen bu nedenle gerçekler ihmal edilir. Aydın Büke akademik ve popüler anlayışları dengelemeye çalışan bir bakışla biyografilerini yazıyor ki ben de bu tür çalışmaları daha çok tercih ediyorum. Hiçbir zaman tek bir kaynağa iltifat etmiyor. Yazıla yazıla doğru kabul edilmiş yanlış bilgileri özellikle sorguluyor, tartışıyor. Kendi görüşünü, yorumunu, eleştirisini de yazmaktan çekinmiyor. Bu yanıyla akademik ama akıcılığa, öyküye de önem veriyor ve metni dipnotlara boğmuyor. Olabildiğince az dipnot veriyor. Meraklısı için kaynakça da, dizin de zaten kitabın sonunda yer alıyor. Böylelikle okurun ana metinden kopmamasını sağlıyor ve edebi niteliği de olabilecek bir eser ortaya çıkartıyor. Belki türlere göre diskograpya koymak da faydalı olabilir. Müzikseverler yaşam öyküsünü okudukları bestecinin eserlerini daha bilinçli ve zaman akışını da izleyecek bir biçimde dinleyebilir.
Aydın Büke, “Beethoven” biyografisini de bu anlayışla kaleme almış. Beethoven, siyasi açıdan çok çalkantılı bir dönemde yaşıyor. 1789 Fransız Devrimi yaşanıyor. İmparatorluklar dağılıyor, yeni devletler kuruluyor ve en önemlisi Napoleon tarih sahnesine giriyor. Beethoven tüm bu gelişmeleri yakından izliyor. Zaten ilgisiz kalması da pek mümkün değil. Savaş gelip kapıya dayanıyor. Bombalar tepesinde patlıyor ve Beethoven'in yaşamının büyük bir bölümünü geçirdiği Viyana'yı Fransızlar işgal ediyor.” - Metin Celal
Daha önce yayımladığımız Mozart ve Chopin biyografileri büyük ilgi gören Aydın Büke, yine olağanüstü bir çalışmayla okur karşısında. Beethoven, Müziğin Dönüm Noktası, ünlü besteciyi bir romancı titizliğiyle anlatıyor.
“Kitapta yalnızca Beethoven'ın değil, ailesinin, dönemin ünlü siyaset adamlarının, prenseslerinin portreleri de ustalıkla çiziliyor. Dünyayı yerinden oynatmış, müziğin akışını değiştirmiş dâhinin yaşamını, Aydın Büke'nin kılı kırk yaran kaleminden okuyacaksınız.
Türkiye biyografi çalışmaları açısından kurak bir ülkedir. Türk yazarlarının, sanatçılarının biyografileri pek yazılmaz. Öncelikle biyografi yazarlığının yoğun emek isteyen bir çaba olmasından kaynaklanıyor sanıyorum bu durum. Ama bu yoğun çabaya girmeyi göze alsanız da klasikleşmiş yazar ve sanatçılar hakkında yeterli kaynak olmamasından dolayı sonuç almanız pek mümkün olmaz. Daha yakın tarihlerden biri hakkında yazmaya kalkarsanız da mirasçıların engellemeleriyle “özel hayatın gizliliği” gibi hukuki zorlamalarla karşılaşırsınız. O nedenle biyografi yazan çok az yazarımız vardır. Bu biyografiler edebiyat dışı bir sanat alanında ise eser sayısı iyice azalır. Örneğin müzik alanında biyografi yazan yazar sayısı ikiyi, üçü geçmez. Bunların en önemli ve verimlilerinden biri Aydın Büke'dir.
Aydın Büke'yi Dünya müziğinin en önemli adlarının yaşam öykülerini yazdığı kitaplarıyla tanıdık. Bach, Mozart, Chopin, Clara Schumann yaşam öykülerini yazdığı bestecilerden. Yeni çalışması “Beethoven”i de eklersek “1700'lerin başından, 1800'lerin sonuna dek geçen süreyi ayrıntılı olarak incelemiş” oluyor.
Aydın Büke bir flüt sanatçısı. Bu niteliğini öğrendiğinizde kitaplarını daha çok müzisyen bakışı ile yazdığını düşünebilirsiniz. Ama Aydın Büke yaşam öyküsünü yazdığı bestecilere tek yönlü bakmıyor. Onları öncelikle yaşadıkları dönem içinde değerlendiriyor. Siyasi ve toplumsal olarak yaşam öyküsünü yazdığı sanatçıyı konumlandırıyor. Aynı zamanda da o sanatçının yaşadığı çağda müzik dünyasında neler yaşandığına bakıyor ve yerini tespit ediyor. İnsani ilişkilerini önemsiyor.
Biyografilerin okunurluğunda, çok okura ulaşmasında en önemli unsur nasıl kaleme alındığı. Akademik nitelikte bir biyografide bir olayı, bir gelişmeyi hatta tarihi yazarken kaçınılmaz olarak olabildiğince çok kaynağa ulaşmak gereklidir. Daha popüler biyografilerde ise öykünün akışı, çekiciliği önemsenir, bazen bu nedenle gerçekler ihmal edilir. Aydın Büke akademik ve popüler anlayışları dengelemeye çalışan bir bakışla biyografilerini yazıyor ki ben de bu tür çalışmaları daha çok tercih ediyorum. Hiçbir zaman tek bir kaynağa iltifat etmiyor. Yazıla yazıla doğru kabul edilmiş yanlış bilgileri özellikle sorguluyor, tartışıyor. Kendi görüşünü, yorumunu, eleştirisini de yazmaktan çekinmiyor. Bu yanıyla akademik ama akıcılığa, öyküye de önem veriyor ve metni dipnotlara boğmuyor. Olabildiğince az dipnot veriyor. Meraklısı için kaynakça da, dizin de zaten kitabın sonunda yer alıyor. Böylelikle okurun ana metinden kopmamasını sağlıyor ve edebi niteliği de olabilecek bir eser ortaya çıkartıyor. Belki türlere göre diskograpya koymak da faydalı olabilir. Müzikseverler yaşam öyküsünü okudukları bestecinin eserlerini daha bilinçli ve zaman akışını da izleyecek bir biçimde dinleyebilir.
Aydın Büke, “Beethoven” biyografisini de bu anlayışla kaleme almış. Beethoven, siyasi açıdan çok çalkantılı bir dönemde yaşıyor. 1789 Fransız Devrimi yaşanıyor. İmparatorluklar dağılıyor, yeni devletler kuruluyor ve en önemlisi Napoleon tarih sahnesine giriyor. Beethoven tüm bu gelişmeleri yakından izliyor. Zaten ilgisiz kalması da pek mümkün değil. Savaş gelip kapıya dayanıyor. Bombalar tepesinde patlıyor ve Beethoven'in yaşamının büyük bir bölümünü geçirdiği Viyana'yı Fransızlar işgal ediyor.” - Metin Celal