Sanatçı ve yazar Pete Najarian'ın 1986'da yayımlanan üçüncü romanı Daughters of Memory'nin Türkçe çevirisi, Belleğin Kızları başlığıyla Aras Yayıncılık'tan çıktı. Yunan mitolojisindeki Bellek Tanrıçası Mnemosyne'nin Zeus'tan olan kızları Musalara yani ilham perilerine atıfla romanına bu başlığı veren Najarian, başkarakteri Zeke ve Yunan tragedyasındaki koro misali bir işlev gören yaşlı kadınlar korosu aracılığıyla geçmişin izini sürüyor ve dünü bugüne, Anadolu'da başlayan ailesinin hikayesini Amerika'ya bağlıyor. Çocuk yaşından itibaren gözlerinin önünden gitmeyen ve farklı zamanlar ve farklı mekanlarda farklı görünümlerle karşısına çıkan bir kadın figürü, ressam Zeke'nin zihninde, çölde ölen anneannesiyle, annesinin bile yüzünü hatırlamadığı o kadınla üst üste biniyor. Sanat tarihinin kadın figürleri, rüyalarındaki kadınlar, aşık olduğu kadınlar, annesi, anneannesi, hepsi, Zeke'nin arayışına eşlik ediyor. Najarian, Belleğin Kızlarını çarpıcı bir kurguyla kaleme almış. Neredeyse her satırına cinsel enerjinin sindiği bu anlatı, okuru hafızanın ve unutuşun, geçmişin ve şimdinin, rüyanın ve gerçeğin, cinselliğin, şiddetin ve sanatın dehlizlerine çekiyor.
Şehrin bir zamanlar en zengin yeri olan Ermeni mahallesinde, dağların pastoral çoban kızı, pis bir ara sokakta kendini satan frengili bir Kürt kızına dönüşmüştü, zayıf ve kuru yüzü uzun zaman önceki bir gettonun yeniden canlanmış hali gibiydi.
Kaldırımların ötesinde, geçmişten ve gelecekten bir görüntü gibi dikiliyordu, mahzun gözleri ölü bir babanın eski fotoğraflarını yansıtıyordu. Burası babanın doğduğu kadim şehirdi, çarıkları ve şalvarıyla, yanında duran koca bıyıklı ağabeyleri ve elini tutan uzun saçlı kız kardeşiyle poz veren o küçük oğlanın doğduğu yer.
Bunlar, babasının arkadaşlarıyla çelik çomak oynadığı eşek yollarıydı. Bunlar pazar günleri ziyafet verilen, akşamları müzikle dolan evlerdi. Bunlar kaçmayanların kapı eşikleriydi, kemikleri aşağıdaki Dicle'nin kumuna dönüşmüştü.