Kurbancan, kitaba dâhil ettikleri Xinjianglılara hiç bir özel bir soru yöneltmemiş, onların Xinjiang ve memleketleri hakkında besledikleri duygu ve düşünceleri özgürce dile getirmelerini istemiş. Kitapta, Xinjiang'ın çeşitli bölgelerinde doğmuş ve yaşamış olan Uygur, Han Çinli, Hui Müslümanları, Kazak, Rus, Özbek, Tacik, Moğol ve adını duyup bilmediğimiz çeşitli milliyetlerden insanların içten duygu ve düşüncelerini görüyoruz.
Bu insanların ortak kaygısı Xinjiang'ın daha güçlü bir kalkınma ve modernleşme içine girmesi, bu topraklarda güçlü bir barış, kardeşlik ve karşılıklı anlayış ortamının bulunması. Diğer yandan Xinjiang'ın 1300 milyonluk Çin halkı içinde daha olumlu bir imge ile temsil edilmesi, saygın bir kabul görmesi, eşit fırsatlara sahip olması.
Xinjiang'da meydana gelen kanlı olaylar, saldırılar ve nefret söylemleri bu insanların en fazla üzüldükleri konuların başında geliyor. Kitapta, birçok Müslüman din adamı ve farklı inançlardan dindar insan, inançların insanları vicdan muhasebesine yönelten olumlu niteliğinden ve kendilerini iyilik ve güzellik peşinde koşmaya adamalarına katkısından söz ediyor, ben de buna katılıyorum.
100 röportajcı arasında çok farklı meslek ve yaş gruplarından kadın ve erkekler bulunuyor, her biri onları yaşama bağlayan ideallerinden ve hayallerinden söz ediyor. Bir bölümü şu anda Çin'in diğer kentlerinde yaşadıkları için Pekin'e 6 saat uçuş mesafesindeki memleketlerinin, büyüklerinin ve yakın arkadaşlarının özlemi ile yaşıyorlar.
Xinjianglılar, bulundukları her çevrede memleketlerini, inanç ve kültürlerini en iyi bir biçimde temsil ederek, diğer insanların kalbini kazanmayı ve önyargıları yıkmaya çalışıyorlar. En fazla dikkatimi çeken şey, Xinjianglıların eğitim ve öğrenime verdikleri değer, bunun için büyük çaba verdiklerine inandım. Kanımca, eğitim öncelikle insanlar arasında karşılıklı hoşgörüyü ve kabulü teşvik etmelidir.
Kurbancan, kitaba dâhil ettikleri Xinjianglılara hiç bir özel bir soru yöneltmemiş, onların Xinjiang ve memleketleri hakkında besledikleri duygu ve düşünceleri özgürce dile getirmelerini istemiş. Kitapta, Xinjiang'ın çeşitli bölgelerinde doğmuş ve yaşamış olan Uygur, Han Çinli, Hui Müslümanları, Kazak, Rus, Özbek, Tacik, Moğol ve adını duyup bilmediğimiz çeşitli milliyetlerden insanların içten duygu ve düşüncelerini görüyoruz.
Bu insanların ortak kaygısı Xinjiang'ın daha güçlü bir kalkınma ve modernleşme içine girmesi, bu topraklarda güçlü bir barış, kardeşlik ve karşılıklı anlayış ortamının bulunması. Diğer yandan Xinjiang'ın 1300 milyonluk Çin halkı içinde daha olumlu bir imge ile temsil edilmesi, saygın bir kabul görmesi, eşit fırsatlara sahip olması.
Xinjiang'da meydana gelen kanlı olaylar, saldırılar ve nefret söylemleri bu insanların en fazla üzüldükleri konuların başında geliyor. Kitapta, birçok Müslüman din adamı ve farklı inançlardan dindar insan, inançların insanları vicdan muhasebesine yönelten olumlu niteliğinden ve kendilerini iyilik ve güzellik peşinde koşmaya adamalarına katkısından söz ediyor, ben de buna katılıyorum.
100 röportajcı arasında çok farklı meslek ve yaş gruplarından kadın ve erkekler bulunuyor, her biri onları yaşama bağlayan ideallerinden ve hayallerinden söz ediyor. Bir bölümü şu anda Çin'in diğer kentlerinde yaşadıkları için Pekin'e 6 saat uçuş mesafesindeki memleketlerinin, büyüklerinin ve yakın arkadaşlarının özlemi ile yaşıyorlar.
Xinjianglılar, bulundukları her çevrede memleketlerini, inanç ve kültürlerini en iyi bir biçimde temsil ederek, diğer insanların kalbini kazanmayı ve önyargıları yıkmaya çalışıyorlar. En fazla dikkatimi çeken şey, Xinjianglıların eğitim ve öğrenime verdikleri değer, bunun için büyük çaba verdiklerine inandım. Kanımca, eğitim öncelikle insanlar arasında karşılıklı hoşgörüyü ve kabulü teşvik etmelidir.