1199155604
541759
https://www.simurgkitabevi.com/beslenme-kulturu-ve-insan-nicin-sagliksiz-besleniyoruz
Beslenme Kültürü ve İnsan: Niçin Sağlıksız Besleniyoruz ? - #smrgSAHAF
0.00
Hiçbir bitkisel ya da hayvansal ürün tek başına insan vücudu için mucize yaratıcı bir etkiye sahip değildir. Her besinin kendine göre az ya da çok yararları bulunur. Kansere karşı koruyucu özelliği olduğu, kolesterolümüzü düşürdüğü, kan şekerimizi düzenlediği, kalp ve damar hastalıklarına yakalanmamızı önlediği, fazla kilolarımızı atmamıza yardımcı olduğu ya da uzun yaşamamıza katkıda bulunduğu savunulan bazı besinlerin uzun süreli kürünü uygulayıp onlardan mucize beklenilmemelidir. Sağlıklı kalmak istiyorsak, dozunu kaçırmamak kaydı ile herşeyden yemeliyiz. çevremize şöyle bir bakalım; doğa bize bin bir lezzette ve çeşitli mineral, vitamin, protein, karbonhidrat, yağ ve daha birçok faydalı unsurlar içeren besinler sunmaktadır. Bunları ölçülü ve dengeli biçimde tükettiğimiz taktirde sağlıklı bir yaşam sürmemiz her zaman mümkündür. İyi bir diyet, neyi ne ölçüde ve ne zaman yediğimiz kadar, neyi yemememiz gerektiğine de bağlıdır. Öğünler arasında durmadan atıştırmamalıyız. Sofraya hangi vakitte oturduğumuz kadar, sofra da ne yediğimiz de önemlidir. Devamlı yemek yeme, gece gündüz demeden aralıksız birşeyler atıştırma insan türü için hiç uygun olmayan bir beslenme şeklidir; metabolizma faaliyetlerimizi bozar ve obeziteye davetiye çıkarır. "Nerede hareket orada bereket." özdeyişinde olduğu gibi bir de düzenli hareket etmeli, uzun yürüyüşler yapmalı, yaşımıza ve sağlığımıza uygun tarzda olmak koşulu ile atlamalı, zıplamalı ve koşmalıyız. Tarih öncesi atalarımızın taş devrinde yüzbinlerce yıl böyle bir hayat tarzına sahip olduğunu unutmamalıyız. Ancak onların yaşam tarzını çoktan bırakmışız, onlar gibi avlanmak için dere tepe durmadan koşmuyoruz. Sonuç ortada; yerleşik yaşam biçimimiz yavaş yavaş, sessiz sessiz bizi öldürüyor. İnsan soyu tarih öncesi çağda yüz binlerce yıl açlık-kıtlık koşullarıyla daha kolay baş edebilecek şekilde bir doğal ayaklanma sürecinden geçti; dolayısıyla bu kritik dönemlerde yağları bedenlerinde yedek enerji deposu olarak biriktirmeye en yatkın bireyler hayatta kalabildi. O halde, kilo alma yatkınlığımız biz insanoğlunun atalarından devraldığı bir genetik mirastır. (Tanıtım Bülteninden)
Hiçbir bitkisel ya da hayvansal ürün tek başına insan vücudu için mucize yaratıcı bir etkiye sahip değildir. Her besinin kendine göre az ya da çok yararları bulunur. Kansere karşı koruyucu özelliği olduğu, kolesterolümüzü düşürdüğü, kan şekerimizi düzenlediği, kalp ve damar hastalıklarına yakalanmamızı önlediği, fazla kilolarımızı atmamıza yardımcı olduğu ya da uzun yaşamamıza katkıda bulunduğu savunulan bazı besinlerin uzun süreli kürünü uygulayıp onlardan mucize beklenilmemelidir. Sağlıklı kalmak istiyorsak, dozunu kaçırmamak kaydı ile herşeyden yemeliyiz. çevremize şöyle bir bakalım; doğa bize bin bir lezzette ve çeşitli mineral, vitamin, protein, karbonhidrat, yağ ve daha birçok faydalı unsurlar içeren besinler sunmaktadır. Bunları ölçülü ve dengeli biçimde tükettiğimiz taktirde sağlıklı bir yaşam sürmemiz her zaman mümkündür. İyi bir diyet, neyi ne ölçüde ve ne zaman yediğimiz kadar, neyi yemememiz gerektiğine de bağlıdır. Öğünler arasında durmadan atıştırmamalıyız. Sofraya hangi vakitte oturduğumuz kadar, sofra da ne yediğimiz de önemlidir. Devamlı yemek yeme, gece gündüz demeden aralıksız birşeyler atıştırma insan türü için hiç uygun olmayan bir beslenme şeklidir; metabolizma faaliyetlerimizi bozar ve obeziteye davetiye çıkarır. "Nerede hareket orada bereket." özdeyişinde olduğu gibi bir de düzenli hareket etmeli, uzun yürüyüşler yapmalı, yaşımıza ve sağlığımıza uygun tarzda olmak koşulu ile atlamalı, zıplamalı ve koşmalıyız. Tarih öncesi atalarımızın taş devrinde yüzbinlerce yıl böyle bir hayat tarzına sahip olduğunu unutmamalıyız. Ancak onların yaşam tarzını çoktan bırakmışız, onlar gibi avlanmak için dere tepe durmadan koşmuyoruz. Sonuç ortada; yerleşik yaşam biçimimiz yavaş yavaş, sessiz sessiz bizi öldürüyor. İnsan soyu tarih öncesi çağda yüz binlerce yıl açlık-kıtlık koşullarıyla daha kolay baş edebilecek şekilde bir doğal ayaklanma sürecinden geçti; dolayısıyla bu kritik dönemlerde yağları bedenlerinde yedek enerji deposu olarak biriktirmeye en yatkın bireyler hayatta kalabildi. O halde, kilo alma yatkınlığımız biz insanoğlunun atalarından devraldığı bir genetik mirastır. (Tanıtım Bülteninden)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.