#smrgSAHAF Bir Fotoğrafın Aynasında İstanbul'un Meşhur Hattatları = Through the Mirror of a Picture Eminent Calligraphers of Istanbul - 2000
İstanbul'un Meşhur Hattatlarını Bir Araya Getiren Cemiyet Fotoğrafı Ne Zaman Çekildi?
Tarih: 27 Kasım 1923. Dârüzziyafe olarak bildiğimiz mekânda hummalı bir hazırlık var. Daha doğrusu günlerdir süren hazırlıklar bir kez daha gözden geçiriliyor. Süleymaniye Külliyesi'nin imâret kısmı olarak bilinen Evkaf-ı İslamiye Müzesi'nde süren bu hazırlıkların birazdan yapılacak diploma merasimi için olduğunu Tevhid-i Efkâr'ın 28 Kasım 1923 tarihli nüshasında yayımlanan haberden öğreniyoruz:
"Medresetü'l-Hattâtîn'de İcazet Tevzii Merasimi
Medresetü'l-Hattâtîn'in yirmi efendiden ibaret olan mezunlarına dün icazetleri verilmiştir. Dün Medresetü'l- Hattâtîn'in bu seneki mezunlarını teşkil eden 20 efendiye icazet verilmiş ve bu münasebetle Evkâf-ı İslâmiye Müzesi'nde bazı merasim icra edilmiştir.
Merasime İclâliye imamı Ferid Efendi'nin kıraat ettiği aşr-i şerifle başlanılmış ve Müdür Sami [Boyar] Bey tarafından icazet alan efendilerin isimleri okunarak al kurdelelerle bağlanmış olan icazetler tevzi edilmiştir. Merasimde Halife [Abdülmecid] Hazretleri namına yaverleri Nizamettin Bey hazır bulunmuştur. İcazet alan efendilerden birinci dereceyi ihraz eden üç efendiye Şer'iye ve Evkaf Vekaleti tarafından birer altın saat ve ikinci dereceyi ihraz eden üç efendiye de birer zikr-i cemil varakası verilmiştir. Merasimin hitamını müteakip zât-ı hazreti hilâfet penâhinin baş imamı Şevket Efendi tarafından bir dua-i beliğ kıraat olunmuş ve hüzzâr-ı mücaz efendilerin teşhir edilen âsârını ziyaret etmiştir. Merasim esnasında Bahriye mızıkası icrayı terennüm etmiştir. Medresetü'l-Hattâtîn'den şimdiye kadar 14 efendi neş'et etmiş olup bu efendiler Avrupa Sanayi-i Nefise atelyelerinde yüksek maaşla çalışmaktadırlar. Bu sene neş'et eden 20 efendinin esâmisi bervech-i âtidir:
Hamdi, Süheyl, Macid efendiler (bu 3 efendi altın saat almışlardır) Ahmed Hamdi, Mehmed Resul, Hafız Cemal efendiler (bu 3 efendi de zikr-i cemil almışlardır), İbrahim, Tevfik, Hakkı, Sadık, Cevdet, Haydar, Sadeddin, Mehmed Vasfi, Mustafa, Sami, Kemal, Mehmed Emin, Abdülmelek, Sadık, Halid, Sadreddin efendilerdir."
İcazet merasimi sonrası çekilen ve İstanbul'un meşhur hattatlarını bir arada görme imkânı sağlayan fotoğraf dışında, dereceyle mezun olan beş talebeyi gösteren bir fotoğrafın daha varlığından Tevhid-i Efkâr sayesinde haberdarız. Üçüncü fotoğraf ise Evkaf-ı İslamiye Müzesi Müdürü Ali Sami [Boyar] Bey'in ve diğer azaların bir arada olduğu kare.
Bu üç fotoğraf dışında elbette başka cemiyet fotoğrafları da çekilmiştir. Bunların zamanla özel arşivlerden veya sahafların tozlu kitap rafları arasından zuhur edeceğine inanıyoruz. Hem de hiç beklenmedik bir şekilde ve umulmadık bir yerde...
Fotoğraftaki Meşhur Hattatlar ve talebeleri kimlerdi?
Medresetü'l-Hattâtîn'in 1923 mezunlarından olan A. Süheyl Ünver, cemiyet fotoğrafına şu notu düşmüş: “1339/1923 senesinde Medresetü'l-Hattâtîn'den tezhib, âhar, ebru'dan icazet aldığımın hatırası olmak üzere muallimler ile beraber çekilmiştir.”
Fotoğraftaki hocalar ve talebelerle ilgili bilgiyi ise yine Süheyl Ünver'den öğreniyoruz:
Muallimler - Oturanlar (soldan sağa): Reisü'l-Hattâtîn Hacı Ahmed Kâmil [Akdik], Divani yazı hocası Ferid Bey, Ta'lik hocası Mehmed Hulûsi [Yazgan], Evkâf-ı İslamiye Müzesi Müdürü Ressam Ali Sâmi [Boyar], Celi sülüs hocası Tuğrakeş İsmail Hakkı [Altunbezer], Minyatür hocası İranlı Tâhirzâde Hüseyin Behzad, Sülüs ve Nesih hocası Hacı Nuri [Korman], Müzehhib Bahaeddin (Tokatlıoğlu), Ebrû ve Âhar hocası Necmeddin [Okyay], Medresetü'l-Hattâtîn idarecisi ve Kûfi yazı hocası Emirzâde Kemaleddin Bey.
Talebeler - Ayaktakiler: Yazı talebesinden bir zat, Eyüplü Hafız Cemal (Günter) Efendi (hat), Ahmed Süheyl (Ünver) (tezhib), Hâmid Bey (tezhib), Hattat Mustafa Halim [Özyazıcı], Mezunlardan Halid Paşazâde Neyzen Sâmi Bey, yazı mezunlarından bir zat, Hattat Macid [Ayral], Sâdık Bey (musikişinas), mezunlardan bir zat.
Medresetü'l-Hattâtîn (Hattat Mektebi) Hakkında Malumat
Medresetü'l-Hattâtîn, Türk-İslam kültüründe çok önemli bir yeri ve değeri olan hat sanatının XIX. yüzyıldaki sönüşü ile kaybının telâfi edilmesi gayesiyle Şeyhülislam ve Evkaf Nâzırı Ürgüplü Hayri Efendi'nin teşebbüsüyle İstanbul'da kurulmuş bir vakıf ve eğitim müessesesi idi. 25 Mayıs 1915 tarihinde Evkaf-ı İslâmiye (Türk-İslam Eserleri) Müzesi yönetimi altında açılan okul için, Tersane Emini Yusuf Ağa tarafından 1758 yılında Cağaloğlu'nda Bâbıâli yokuşunda yaptırılarak sıbyan mektebine vakfedilen; sonraları Hoca Tahsin Efendi dershanesi olarak kullanılarak, bilahare tekrar sıbyan mektebine dönüştürülen tarihî bina (halen M.E.B. Devlet Kitapları Müdürlüğü) tahsis edilmişti. Hüsn-i Hat ile Türk tezyinî sanatlarının bütün incelik ve usûlleri öğretilerek, bu sahalarda sanatkâr yetiştirilmesi amaçlanan bu sanat yuvasında, Hattat Arif Hikmet Bey'in müdürlüğündeki ilk öğretim (hoca) kadrosunu, Reisü'l-Hattâtîn Hacı Kâmil (Akdik) Efendi, Tuğrakeş İsmail Hakkı (Altunbezer) Bey, Hulûsi (Yazgan) Efendi, Mehmed Said Bey, Hasan Rıza Efendi, Yeniköylü Nuri (Arunay) Bey, Bahaeddin (Tokatlıoğlu) Efendi gibi zamanın en güzide hat, tezhib ve cild ustaları teşkil ediyordu.
1916 yılında Evkaf-ı İslâmiye Müzesi İdare Meclisi'nin talebi üzerine, buranın başkâtibi Emirzâde Kemâleddin Bey Medresetü'l-Hattâtîn için hazırladığı talimatnameye ek olarak, okula kûfi hattı ile ebrû ve âhar imalinin de birer ders olarak ilâvesini teklif etti. Kabul gören bu teklif üzerine Kemâleddin Bey hatt-ı kûfi ve resm-i hattî, Necmeddin (Okyay) Efendi de ebrî ve âhar muallimliklerine getirildiler (22 Mayıs 1916)
Medresetü'l-Hattâtîn (Hattat Mektebi) Nerededir?
İran Konsolosluğu'ndan Vilayet Binası'na doğru inilirken sol kol üzerinde kalan ve hâlen M.E.B. Devlet Kitapları Müdürlüğü satış yeri olarak kullanılan taş mektep binası, aynı zamanda Medresetü'l-Hattâtîn'e ev sahipliği yapmış tarihi bir yapıdır…
Kitabın sürpriz fotoğrafları ve Hat Risalesi'ne dair
Bir Fotoğrafın Aynasında İstanbul'un Meşhur Hattatları kitabının fotoğraflarından pek çoğu okurlar için bir ilk neşir anlamını taşıyor. Özellikle Kabe örtüsünün kuşak yazıları ve kapı örtüsü önünde çekilen fotoğrafta hattatların da yer aldığını söyleyebiliriz. Kitabın son bölümünde yer alan cemiyet fotoğrafları ise sürprizlerle çıkıyor karşımıza…
Eserin önemli bir bölümünü işgal eden Hat Risalesi ise ilk neşir heyecanıyla hatla ilgilenen akademisyenlerin dikkatlerine arz ediliyor:
“Bir Fotoğrafın Aynasında İstanbul'un Meşhur Hattatları eserinin hat sanatı alanında çalışmalar yapan araştırmacılara katkılarından biri de hiç şüphesiz ‘hat ve kalem' üzerine pratik bilgiler aktaran ve tamamını birazdan okuyacağınız Hat ve Kalem Risalesi olacak. İstanbul sahaflarından Bahtiyar İstekli'nin arşivinde bulunan bu risaleyi, bir ilk neşir heyecanıyla sizlere takdim etmek istiyoruz. Elbette hususi koleksiyonlarda ve yazma eserlerin bulunduğu kütüphanelerde ‘hat ve kalem' üzerine, özellikle nazım halinde kaleme alınmış risalelere rast gelmek imkânı vardır. Bu eserlerden bazıları da geçtiğimiz senelerde yayım imkânı bulmuştur. Bu anlamda ilk sayfası kayıp olduğu için adını ve muharririni söyleyemediğimiz bu eserin ilk kez yayımlanıyor olması meraklıları için heyecan vericidir.”
İstanbul'un Meşhur Hattatlarını Bir Araya Getiren Cemiyet Fotoğrafı Ne Zaman Çekildi?
Tarih: 27 Kasım 1923. Dârüzziyafe olarak bildiğimiz mekânda hummalı bir hazırlık var. Daha doğrusu günlerdir süren hazırlıklar bir kez daha gözden geçiriliyor. Süleymaniye Külliyesi'nin imâret kısmı olarak bilinen Evkaf-ı İslamiye Müzesi'nde süren bu hazırlıkların birazdan yapılacak diploma merasimi için olduğunu Tevhid-i Efkâr'ın 28 Kasım 1923 tarihli nüshasında yayımlanan haberden öğreniyoruz:
"Medresetü'l-Hattâtîn'de İcazet Tevzii Merasimi
Medresetü'l-Hattâtîn'in yirmi efendiden ibaret olan mezunlarına dün icazetleri verilmiştir. Dün Medresetü'l- Hattâtîn'in bu seneki mezunlarını teşkil eden 20 efendiye icazet verilmiş ve bu münasebetle Evkâf-ı İslâmiye Müzesi'nde bazı merasim icra edilmiştir.
Merasime İclâliye imamı Ferid Efendi'nin kıraat ettiği aşr-i şerifle başlanılmış ve Müdür Sami [Boyar] Bey tarafından icazet alan efendilerin isimleri okunarak al kurdelelerle bağlanmış olan icazetler tevzi edilmiştir. Merasimde Halife [Abdülmecid] Hazretleri namına yaverleri Nizamettin Bey hazır bulunmuştur. İcazet alan efendilerden birinci dereceyi ihraz eden üç efendiye Şer'iye ve Evkaf Vekaleti tarafından birer altın saat ve ikinci dereceyi ihraz eden üç efendiye de birer zikr-i cemil varakası verilmiştir. Merasimin hitamını müteakip zât-ı hazreti hilâfet penâhinin baş imamı Şevket Efendi tarafından bir dua-i beliğ kıraat olunmuş ve hüzzâr-ı mücaz efendilerin teşhir edilen âsârını ziyaret etmiştir. Merasim esnasında Bahriye mızıkası icrayı terennüm etmiştir. Medresetü'l-Hattâtîn'den şimdiye kadar 14 efendi neş'et etmiş olup bu efendiler Avrupa Sanayi-i Nefise atelyelerinde yüksek maaşla çalışmaktadırlar. Bu sene neş'et eden 20 efendinin esâmisi bervech-i âtidir:
Hamdi, Süheyl, Macid efendiler (bu 3 efendi altın saat almışlardır) Ahmed Hamdi, Mehmed Resul, Hafız Cemal efendiler (bu 3 efendi de zikr-i cemil almışlardır), İbrahim, Tevfik, Hakkı, Sadık, Cevdet, Haydar, Sadeddin, Mehmed Vasfi, Mustafa, Sami, Kemal, Mehmed Emin, Abdülmelek, Sadık, Halid, Sadreddin efendilerdir."
İcazet merasimi sonrası çekilen ve İstanbul'un meşhur hattatlarını bir arada görme imkânı sağlayan fotoğraf dışında, dereceyle mezun olan beş talebeyi gösteren bir fotoğrafın daha varlığından Tevhid-i Efkâr sayesinde haberdarız. Üçüncü fotoğraf ise Evkaf-ı İslamiye Müzesi Müdürü Ali Sami [Boyar] Bey'in ve diğer azaların bir arada olduğu kare.
Bu üç fotoğraf dışında elbette başka cemiyet fotoğrafları da çekilmiştir. Bunların zamanla özel arşivlerden veya sahafların tozlu kitap rafları arasından zuhur edeceğine inanıyoruz. Hem de hiç beklenmedik bir şekilde ve umulmadık bir yerde...
Fotoğraftaki Meşhur Hattatlar ve talebeleri kimlerdi?
Medresetü'l-Hattâtîn'in 1923 mezunlarından olan A. Süheyl Ünver, cemiyet fotoğrafına şu notu düşmüş: “1339/1923 senesinde Medresetü'l-Hattâtîn'den tezhib, âhar, ebru'dan icazet aldığımın hatırası olmak üzere muallimler ile beraber çekilmiştir.”
Fotoğraftaki hocalar ve talebelerle ilgili bilgiyi ise yine Süheyl Ünver'den öğreniyoruz:
Muallimler - Oturanlar (soldan sağa): Reisü'l-Hattâtîn Hacı Ahmed Kâmil [Akdik], Divani yazı hocası Ferid Bey, Ta'lik hocası Mehmed Hulûsi [Yazgan], Evkâf-ı İslamiye Müzesi Müdürü Ressam Ali Sâmi [Boyar], Celi sülüs hocası Tuğrakeş İsmail Hakkı [Altunbezer], Minyatür hocası İranlı Tâhirzâde Hüseyin Behzad, Sülüs ve Nesih hocası Hacı Nuri [Korman], Müzehhib Bahaeddin (Tokatlıoğlu), Ebrû ve Âhar hocası Necmeddin [Okyay], Medresetü'l-Hattâtîn idarecisi ve Kûfi yazı hocası Emirzâde Kemaleddin Bey.
Talebeler - Ayaktakiler: Yazı talebesinden bir zat, Eyüplü Hafız Cemal (Günter) Efendi (hat), Ahmed Süheyl (Ünver) (tezhib), Hâmid Bey (tezhib), Hattat Mustafa Halim [Özyazıcı], Mezunlardan Halid Paşazâde Neyzen Sâmi Bey, yazı mezunlarından bir zat, Hattat Macid [Ayral], Sâdık Bey (musikişinas), mezunlardan bir zat.
Medresetü'l-Hattâtîn (Hattat Mektebi) Hakkında Malumat
Medresetü'l-Hattâtîn, Türk-İslam kültüründe çok önemli bir yeri ve değeri olan hat sanatının XIX. yüzyıldaki sönüşü ile kaybının telâfi edilmesi gayesiyle Şeyhülislam ve Evkaf Nâzırı Ürgüplü Hayri Efendi'nin teşebbüsüyle İstanbul'da kurulmuş bir vakıf ve eğitim müessesesi idi. 25 Mayıs 1915 tarihinde Evkaf-ı İslâmiye (Türk-İslam Eserleri) Müzesi yönetimi altında açılan okul için, Tersane Emini Yusuf Ağa tarafından 1758 yılında Cağaloğlu'nda Bâbıâli yokuşunda yaptırılarak sıbyan mektebine vakfedilen; sonraları Hoca Tahsin Efendi dershanesi olarak kullanılarak, bilahare tekrar sıbyan mektebine dönüştürülen tarihî bina (halen M.E.B. Devlet Kitapları Müdürlüğü) tahsis edilmişti. Hüsn-i Hat ile Türk tezyinî sanatlarının bütün incelik ve usûlleri öğretilerek, bu sahalarda sanatkâr yetiştirilmesi amaçlanan bu sanat yuvasında, Hattat Arif Hikmet Bey'in müdürlüğündeki ilk öğretim (hoca) kadrosunu, Reisü'l-Hattâtîn Hacı Kâmil (Akdik) Efendi, Tuğrakeş İsmail Hakkı (Altunbezer) Bey, Hulûsi (Yazgan) Efendi, Mehmed Said Bey, Hasan Rıza Efendi, Yeniköylü Nuri (Arunay) Bey, Bahaeddin (Tokatlıoğlu) Efendi gibi zamanın en güzide hat, tezhib ve cild ustaları teşkil ediyordu.
1916 yılında Evkaf-ı İslâmiye Müzesi İdare Meclisi'nin talebi üzerine, buranın başkâtibi Emirzâde Kemâleddin Bey Medresetü'l-Hattâtîn için hazırladığı talimatnameye ek olarak, okula kûfi hattı ile ebrû ve âhar imalinin de birer ders olarak ilâvesini teklif etti. Kabul gören bu teklif üzerine Kemâleddin Bey hatt-ı kûfi ve resm-i hattî, Necmeddin (Okyay) Efendi de ebrî ve âhar muallimliklerine getirildiler (22 Mayıs 1916)
Medresetü'l-Hattâtîn (Hattat Mektebi) Nerededir?
İran Konsolosluğu'ndan Vilayet Binası'na doğru inilirken sol kol üzerinde kalan ve hâlen M.E.B. Devlet Kitapları Müdürlüğü satış yeri olarak kullanılan taş mektep binası, aynı zamanda Medresetü'l-Hattâtîn'e ev sahipliği yapmış tarihi bir yapıdır…
Kitabın sürpriz fotoğrafları ve Hat Risalesi'ne dair
Bir Fotoğrafın Aynasında İstanbul'un Meşhur Hattatları kitabının fotoğraflarından pek çoğu okurlar için bir ilk neşir anlamını taşıyor. Özellikle Kabe örtüsünün kuşak yazıları ve kapı örtüsü önünde çekilen fotoğrafta hattatların da yer aldığını söyleyebiliriz. Kitabın son bölümünde yer alan cemiyet fotoğrafları ise sürprizlerle çıkıyor karşımıza…
Eserin önemli bir bölümünü işgal eden Hat Risalesi ise ilk neşir heyecanıyla hatla ilgilenen akademisyenlerin dikkatlerine arz ediliyor:
“Bir Fotoğrafın Aynasında İstanbul'un Meşhur Hattatları eserinin hat sanatı alanında çalışmalar yapan araştırmacılara katkılarından biri de hiç şüphesiz ‘hat ve kalem' üzerine pratik bilgiler aktaran ve tamamını birazdan okuyacağınız Hat ve Kalem Risalesi olacak. İstanbul sahaflarından Bahtiyar İstekli'nin arşivinde bulunan bu risaleyi, bir ilk neşir heyecanıyla sizlere takdim etmek istiyoruz. Elbette hususi koleksiyonlarda ve yazma eserlerin bulunduğu kütüphanelerde ‘hat ve kalem' üzerine, özellikle nazım halinde kaleme alınmış risalelere rast gelmek imkânı vardır. Bu eserlerden bazıları da geçtiğimiz senelerde yayım imkânı bulmuştur. Bu anlamda ilk sayfası kayıp olduğu için adını ve muharririni söyleyemediğimiz bu eserin ilk kez yayımlanıyor olması meraklıları için heyecan vericidir.”