#smrgKİTABEVİ Bir Gün Bile Yaşamak -
Georgi Vasiliyeviç Butov, Ekim Devriminin destansı bir yolculuğuna çıkarıyor kitap boyunca. Barikat ve meydan savaşlarıyla kazanılan Şubat Devriminden Bolşeviklerin tekrardan yeraltına çekilişine, neredeyse tek kurşun harcanmadan işçi sınıfı ve köylülüğün iktidarı aldığı Ekim Devriminden iç savaşın kan deryası içindeki acımasızlığına, Bolşevik Parti içindeki iç tartışmaya kadar tanıklıklarını destansı bir yolculukla anlatıyor.
Kendi elleriyle idam mangasına teslim ettiği yoldaşıyla uzun bir sohbete dalar:
“Oh Aleksi, inan bana, ben bile öldüğümle kalmayacağım. Devrimci savaşımızda benden hiçbir belge kalmayacak yarına. Hiç kimseye hiçbir şey söylemeden öylece öleceğim. Belki de adlarımız bile kazınacak kıyıda köşede kalmış betiklerde... Yine de öldüğümle kalmayacağım Aleksi... Kim bilir nerede, hangi ülkede, insanların sorunlarını, barışı, sevgiyi düşünen rengi, dili çok değişik birilerinin vicdanında birdenbire tomurcuk tomurcuk çatlayacağım yeniden... İnan buna Aleksi... Onun vicdanında açacağım yeniden tomurcuk tomurcuk. Tüm deneyimim şunu öğretti bana: Hiç bir şey rastlantısal değil yeryüzü maceramızda. Ölümlerimizin onların kurtuluşlarıyla derin bir ilişkisi var. Zaman, Aleksi, ilişkilerin hızla düğümlerini atmasına yardım edecek...”
Şubat Devrimi öngünlerinde barikat başlarında bir işçi yoldaşı Georgi Vasiliyeviç'e şöyle seslenir: “Senin sağ kalman gerek şimdi. Bir gün bile sağ kalışımızın önemi var. Bir gün bile sağ kalışımız yarını belirler belki.”
Yarınları belirleyen tüm devrimciler anısına...
Georgi Vasiliyeviç Butov, Ekim Devriminin destansı bir yolculuğuna çıkarıyor kitap boyunca. Barikat ve meydan savaşlarıyla kazanılan Şubat Devriminden Bolşeviklerin tekrardan yeraltına çekilişine, neredeyse tek kurşun harcanmadan işçi sınıfı ve köylülüğün iktidarı aldığı Ekim Devriminden iç savaşın kan deryası içindeki acımasızlığına, Bolşevik Parti içindeki iç tartışmaya kadar tanıklıklarını destansı bir yolculukla anlatıyor.
Kendi elleriyle idam mangasına teslim ettiği yoldaşıyla uzun bir sohbete dalar:
“Oh Aleksi, inan bana, ben bile öldüğümle kalmayacağım. Devrimci savaşımızda benden hiçbir belge kalmayacak yarına. Hiç kimseye hiçbir şey söylemeden öylece öleceğim. Belki de adlarımız bile kazınacak kıyıda köşede kalmış betiklerde... Yine de öldüğümle kalmayacağım Aleksi... Kim bilir nerede, hangi ülkede, insanların sorunlarını, barışı, sevgiyi düşünen rengi, dili çok değişik birilerinin vicdanında birdenbire tomurcuk tomurcuk çatlayacağım yeniden... İnan buna Aleksi... Onun vicdanında açacağım yeniden tomurcuk tomurcuk. Tüm deneyimim şunu öğretti bana: Hiç bir şey rastlantısal değil yeryüzü maceramızda. Ölümlerimizin onların kurtuluşlarıyla derin bir ilişkisi var. Zaman, Aleksi, ilişkilerin hızla düğümlerini atmasına yardım edecek...”
Şubat Devrimi öngünlerinde barikat başlarında bir işçi yoldaşı Georgi Vasiliyeviç'e şöyle seslenir: “Senin sağ kalman gerek şimdi. Bir gün bile sağ kalışımızın önemi var. Bir gün bile sağ kalışımız yarını belirler belki.”
Yarınları belirleyen tüm devrimciler anısına...