Hayatımın en güzel ve her fırsatta hasretle yâd ettiğim demleri, Nurettin Topçu hocamın sohbetlerinden ibaretti. Hayatımda bu güzel ve tarifinden aciz olduğum zamanlar ile kıyas edilebilecek başka hatıralar çok arkadan hafızama doğuyor. Ankara'dan cuma günü akşamları 23 veya 24 otobüsleriyle sabahları indiğim Sirkeci'deki şehirlerarası otobüs durağında ekseriya muavinler tarafından uyandırılıyordum. Sahaflar Çarşısı'nda öğleye kadar kitapçılarda vakit geçirdikten sonra Hareket mecmuasına gidip Ersoy Hanı'ndaki küçük idarehanede Hoca'nın gelişini bekliyordum.
1967'de tanımak şerefine nail olduğum merhumda, beni böylesine kendisine çeken nedir diye düşündüğüm anlar olmuştur. Bu büyük bir sır değil, bir anda insanı cezbeden alçak gönüllülüğü, sade ve samimi hâlleri ile o, kendini her zaman hatırlatacak ve özletecektir.
“Gel beru, gel beru kim savm ü salâtın kazası var
Sensiz geçen zaman ü hayatın kazası yok” sözü en çok bu sohbetler için değer taşıyor.