'15 Kânunuevvel Pazartesi.
Erkenden çadırın kapısındaki yalvarma ağlama sesleri arasında dışarı çıktım. On bir asker can çekişiyor. Ah bu soğuk, uğursuz soğuk. Elimizden bir şey gelmiyor. Hepsi de hemşeri.
Doktor da çıktı, baktı baktı da başını yumruklamaya başladı. Ağlıyor, 'Ne yapayım oğlum ben de sizin gibiyim. Bu halleri düşünmeyip de bu işe teşebbüs edenler kahrolsun' diyor. Zavallılara hiçbir yardım edilemiyor. Çünkü malzeme eksik.
Birer birer ölüyorlar. Bu manzaranın asabımda yaptığı tesirleri tarif edemem. Düşündüm ve kararımı verdim. Bugün ve yarın olacak olan harbe katılacağım. Belki arzu ettiğim ölüme kavuşacağım. Belki de hatıram burada bitecek, kim bilir dağlar başında binbir güçlükle yazdığım hatıracığımı kim alacak, ihtimal çürüyecek.
Yok, yok inşaallah bir ele geçer de okunur. Ve benim gibi bedbaht bir askere acırlar. Sevgilisinden uzak âşıklar gibi boyunları burulmuş Kafkas doruklarının eteklerinde, esaret zincirleri altında inleyen kardeşlerimi görmeden öleceğim.' (Arka kapaktan)
'15 Kânunuevvel Pazartesi.
Erkenden çadırın kapısındaki yalvarma ağlama sesleri arasında dışarı çıktım. On bir asker can çekişiyor. Ah bu soğuk, uğursuz soğuk. Elimizden bir şey gelmiyor. Hepsi de hemşeri.
Doktor da çıktı, baktı baktı da başını yumruklamaya başladı. Ağlıyor, 'Ne yapayım oğlum ben de sizin gibiyim. Bu halleri düşünmeyip de bu işe teşebbüs edenler kahrolsun' diyor. Zavallılara hiçbir yardım edilemiyor. Çünkü malzeme eksik.
Birer birer ölüyorlar. Bu manzaranın asabımda yaptığı tesirleri tarif edemem. Düşündüm ve kararımı verdim. Bugün ve yarın olacak olan harbe katılacağım. Belki arzu ettiğim ölüme kavuşacağım. Belki de hatıram burada bitecek, kim bilir dağlar başında binbir güçlükle yazdığım hatıracığımı kim alacak, ihtimal çürüyecek.
Yok, yok inşaallah bir ele geçer de okunur. Ve benim gibi bedbaht bir askere acırlar. Sevgilisinden uzak âşıklar gibi boyunları burulmuş Kafkas doruklarının eteklerinde, esaret zincirleri altında inleyen kardeşlerimi görmeden öleceğim.' (Arka kapaktan)