Mevlüt Kaptan, bacağına inen kılıç darbesi ile kanlar içinde kayığın içerisine yığılır. O sırada akşam karanlığında kayıktakiler görmeden kayığın lavasını (tıpa) yerinden çıkarıp kayığı batırmak gelir aklına. Ancak, Tirebolu'daki ailesi gözünün önüne gelir. Kayığı ile beraber Bavlaki ve adamlarına satıldığını anlamıştır. Kayık Trabzon'a varana kadar sabredecektir…
1915 yılı… Cindioğlu Hasan, Babası İbrahim ile beraber Harşıt Deresi kenarında tarlada çalışırlarken, deniz tarafından acayip gacur gucur sesler, horultular duyarlar. İbrahim, oğlu Hasan'a ağaca çıkıp denize bakmasını söyler. Hasan denizde 36 parça Rus savaş gemisi olduğunu babasına söyler. Cindioğlu İbrahim başını öne eğip: - Desene oğul! Bize seferberlik yolu gözüktü!.. Der.
Güzel çocuklardık. Kafamıza cırtlayan martılar, temiz hava, deniz.. Her şeyden az az vardı. Bahar gelince uçurtmalar yapılır, rüzgâr için dualar edilirdi. Bisikletlerin zincirleri yağlanır, tekerlerin havası kontrol edilirdi.
Yine bir balık avı gecesinde tayfalardan birisi, sırtında zehirli bir dikeni olan mezgit çalağanını gizlice Bülent'in cebine atar. Bir müddet sonra Bülent, elini pantolonun cebine sokunca kayıktan acı bir feryat yükselir. Çalağan balığının dikeni Bülent'in eline batar, dömbek gibi şişirir. Açık denizde tayfalar bu acıyı dindirmek için epeyce uğraşırlar. Tek çare doğal amonyaktır. Sabaha doğru Bülent'in elinin acısı azalmış, şişlik geçmeye başlamıştır. Eeee! O kadar idrardan sonra!..
Mevlüt Kaptan, bacağına inen kılıç darbesi ile kanlar içinde kayığın içerisine yığılır. O sırada akşam karanlığında kayıktakiler görmeden kayığın lavasını (tıpa) yerinden çıkarıp kayığı batırmak gelir aklına. Ancak, Tirebolu'daki ailesi gözünün önüne gelir. Kayığı ile beraber Bavlaki ve adamlarına satıldığını anlamıştır. Kayık Trabzon'a varana kadar sabredecektir…
1915 yılı… Cindioğlu Hasan, Babası İbrahim ile beraber Harşıt Deresi kenarında tarlada çalışırlarken, deniz tarafından acayip gacur gucur sesler, horultular duyarlar. İbrahim, oğlu Hasan'a ağaca çıkıp denize bakmasını söyler. Hasan denizde 36 parça Rus savaş gemisi olduğunu babasına söyler. Cindioğlu İbrahim başını öne eğip: - Desene oğul! Bize seferberlik yolu gözüktü!.. Der.
Güzel çocuklardık. Kafamıza cırtlayan martılar, temiz hava, deniz.. Her şeyden az az vardı. Bahar gelince uçurtmalar yapılır, rüzgâr için dualar edilirdi. Bisikletlerin zincirleri yağlanır, tekerlerin havası kontrol edilirdi.
Yine bir balık avı gecesinde tayfalardan birisi, sırtında zehirli bir dikeni olan mezgit çalağanını gizlice Bülent'in cebine atar. Bir müddet sonra Bülent, elini pantolonun cebine sokunca kayıktan acı bir feryat yükselir. Çalağan balığının dikeni Bülent'in eline batar, dömbek gibi şişirir. Açık denizde tayfalar bu acıyı dindirmek için epeyce uğraşırlar. Tek çare doğal amonyaktır. Sabaha doğru Bülent'in elinin acısı azalmış, şişlik geçmeye başlamıştır. Eeee! O kadar idrardan sonra!..