#smrgKİTABEVİ Bir Tacirin Not Defteri - 2024
Editör:
Abdullah Kasay
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
6259520919
Kargoya Teslim Süresi:
4&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
13x21
Sayfa Sayısı:
80
Basım Yeri:
Konya
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2024
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199232033
618958
https://www.simurgkitabevi.com/bir-tacirin-not-defteri-2024
Bir Tacirin Not Defteri - 2024 #smrgKİTABEVİ
0.00
“Cemil Meriç için Paris, bayram ziyaretinde evde olmadığına sevinilen türden bir akraba gibi miydi bilmiyorum. Ben Paris'i ilk gördüğümde otuz yaşındaydım ve Paris evdeydi. Evet yirmili yaşlarda İstiklal Caddesi'ndeki Fransız Kültür Merkezi'ne gitmişliğim ve üç ayda Fransızca öğrenmekle ilgili başarısız bir Elmalılı Hamdi Yazır olmayı denemişliğim vardır. Ama ne Galatasaray Üniversitesi'nin Fransızca kursunda dersimize giren, fularlı, kucağında kedili, top sakallı delikanlının güzellediği Frankofonluğun, ne Charles Baudelaire şiirlerinin, ne Guy de Maupassant öykülerinin ne de Balzac romanlarının bir etkisi oldu bende. Mesela Jean-Jacques Rousseau'nun Emile'i Immanuel Kant'ı neden bu kadar etkiledi hiç anlamadım. Ne Fransız sinemasına, ne de Fransızcadaki tonlamalara hayran oldum. Hiçbirini sevemedim. Sevmeyi de denemedim. Zaten azıcık Marquis de Sade'yi tanıyan biri Fransa'nın yanından geçmez ya da Frantz Fanon'un Yeryüzünün Lanetlileri'ni okuyan biri Indila dinlese oh ne güzel söylüyor yerine, “ah Âdile ah” der. Ey okur, Fransa ile ilgili yazacağım her şey kişisel, yanlı yargılarımdan ibarettir. Çünkü Paris bana geldiğinde ben evde yoktum.”
“Cemil Meriç için Paris, bayram ziyaretinde evde olmadığına sevinilen türden bir akraba gibi miydi bilmiyorum. Ben Paris'i ilk gördüğümde otuz yaşındaydım ve Paris evdeydi. Evet yirmili yaşlarda İstiklal Caddesi'ndeki Fransız Kültür Merkezi'ne gitmişliğim ve üç ayda Fransızca öğrenmekle ilgili başarısız bir Elmalılı Hamdi Yazır olmayı denemişliğim vardır. Ama ne Galatasaray Üniversitesi'nin Fransızca kursunda dersimize giren, fularlı, kucağında kedili, top sakallı delikanlının güzellediği Frankofonluğun, ne Charles Baudelaire şiirlerinin, ne Guy de Maupassant öykülerinin ne de Balzac romanlarının bir etkisi oldu bende. Mesela Jean-Jacques Rousseau'nun Emile'i Immanuel Kant'ı neden bu kadar etkiledi hiç anlamadım. Ne Fransız sinemasına, ne de Fransızcadaki tonlamalara hayran oldum. Hiçbirini sevemedim. Sevmeyi de denemedim. Zaten azıcık Marquis de Sade'yi tanıyan biri Fransa'nın yanından geçmez ya da Frantz Fanon'un Yeryüzünün Lanetlileri'ni okuyan biri Indila dinlese oh ne güzel söylüyor yerine, “ah Âdile ah” der. Ey okur, Fransa ile ilgili yazacağım her şey kişisel, yanlı yargılarımdan ibarettir. Çünkü Paris bana geldiğinde ben evde yoktum.”
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.