#smrgKİTABEVİ Bir Usta Bir Dünya: Sevim Burak = One Master, One World: Sevim Burak -

Kondisyon:
Yeni
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
Sergi Kataloğu
ISBN-10:
9789750808142
Kargoya Teslim Süresi:
1&3
Hazırlayan:
Filiz Özdem
Stok Kodu:
1199159557
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
148 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2014
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Kuşe Kağıt
Dili:
Türkçe - İngilizce
Kategori:
0,00
1199159557
545711
Bir Usta Bir Dünya: Sevim Burak = One Master, One World: Sevim Burak -
Bir Usta Bir Dünya: Sevim Burak = One Master, One World: Sevim Burak - #smrgKİTABEVİ
0.00
Yanık Saraylar, Sahibinin Sesi, Afrika Dansı, Everest My Lord, İşte Baş, İşte Gövde, İşte Kanatlar, Ford Mach I... İlk kitabından itibaren efsanevi bir kimlik oluşturma işine soyunan, son kitabına değin öfkesinde berraklaşan edebiyatımızın "primadonna"sıyla ilgili, 28 Mayıs-27 Haziran 2004 tarihinde,Yapı Kredi Kültür Merkezi Sermet Çifter salonunda düzenlenen "Bir Usta, Bir Dünya: Sevim Burak" sergisi dolayısıyla yayımlanan sergi kitabının yeni baskısı yapıldı.Bu sergide, Türkiye edebiyatının ayrıksı öykücü ve oyun yazarı Sevim Burak hem bir insan, hem bir yazar olarak, özel eşyaları ve yazmakla ilişkisini ele veren ayrıntılarla yer bulmuştu."Yaşam" ve "yapıt" olarak iki ana bölümden oluşan sergide; Burak'ın kişisel eşyaları, elyazıları, elbiseleri, fotoğraflar ile kullandığı görsel malzemeler; isim listeleri, tasarımlar, çizimler, şemalar ve yazarın yapıtlarının farklı yorumları (oyunlar, işler, filmler) bir araya getirilmişti. Sevim Burak edebiyatını çok yakından tanıyan Nilüfer Güngörmüş'ün yazdığı "O Bilhassa Kendini Belli Etmedi" başlıklı yazıyla, sadece bir sergi kitabı olmaktan çok daha fazlasını söyleyen bir niteliğe bürünen Bir Usta Bir Dünya: Sevim Burak, yazarın sevenleri açısından çok önemli bir çalışma özelliğini taşımakta.

Sevim Burak bundan yaklaşık kırk yıl önce ilk kitabı Yanık Saraylar'ı yayımladığında (1965) hem büyük bir beğeniyle hem de bir parça şaşkınlıkla karşılanmıştı. Toplumcu gerçekçiliğin o zamanlar edebiyatımızdaki hâkimiyeti düşünüldüğünde, Sevim Burak gerçekten de bu iklime uymayan, insana merakla "bu da nerden çıktı" dedirtecek türden "eksantrik" bir yazardı. Yanık Saraylar'la ilgili ilk yazılar da bu soru etrafında yoğunlaşır. Sevim Burak'la ilgili ilk araştırmalar, soruşturmalar Kuzguncuk istikametini işaret eder. Kendisinin doğma büyüme Kuzguncuklu oluşu, Kuzguncuk'ta yaşayan azınlıkları, özellikle Yahudileri edebiyatına taşımış olması ve azınlıkların ezilmesini konu edinmesi, onun edebiyatı tanımlanırken öne çıkan öğeler olur. Sonradan kendisi de bu özelliğini çeşitli vesilelerle vurgulamıştır. Kendisini "Kuzguncuk'la örülmüş bir duygular yumağı" olarak tanımlar: 20 yaşına kadar aynı evde yaşadığı babaannesi ve büyükbabasının, hep etrafında gördüğü yaşlı akrabaların, büyük halaların ve amcaların, kendilerine özgü konuşma biçimleriyle, anlattıkları hikâyelerle ondaki edebi duyarlığı geliştirdiklerini sık sık tekrarlar. İlk kitabında karşımıza çıkan, bazılarını sonradan başka yapıtlarına da (Sahibinin Sesi; İşte Baş İşte Gövde İşte Kanatlar) taşıdığı Zembul, Nurperi Hanım, Bilal Bey, Madam Nıvart ve diğerleri hep Kuzguncuk insanlarıdır. Hikâyelerinin dokusunu oluşturan gerilim, şüphe, çatışma ve mizah, Kuzguncuk'ta azınlıklarla Müslümanların yan yana ve karşı karşıya gelişinden doğan çatışmaları ve mizahı içinde barındırır. Sevim Burak'ın Kuzguncuk'tan edebiyatına taşıdığı cevher tanımlanırken eksik kalan parça, kendi annesinin de Yahudi oluşudur. Osmanlı deniz subayı Mehmet Kaptan'ın kendisi gibi kaptan olan Seyfi Bey ile Romanyalı Mandil ailesinin kızı Anne-Marie'nin evliliği, Kuzguncuk'un olumlu ve olumsuz bütün dinamiklerini aynı evin içinde buluşturur…

Yanık Saraylar, Sahibinin Sesi, Afrika Dansı, Everest My Lord, İşte Baş, İşte Gövde, İşte Kanatlar, Ford Mach I... İlk kitabından itibaren efsanevi bir kimlik oluşturma işine soyunan, son kitabına değin öfkesinde berraklaşan edebiyatımızın "primadonna"sıyla ilgili, 28 Mayıs-27 Haziran 2004 tarihinde,Yapı Kredi Kültür Merkezi Sermet Çifter salonunda düzenlenen "Bir Usta, Bir Dünya: Sevim Burak" sergisi dolayısıyla yayımlanan sergi kitabının yeni baskısı yapıldı.Bu sergide, Türkiye edebiyatının ayrıksı öykücü ve oyun yazarı Sevim Burak hem bir insan, hem bir yazar olarak, özel eşyaları ve yazmakla ilişkisini ele veren ayrıntılarla yer bulmuştu."Yaşam" ve "yapıt" olarak iki ana bölümden oluşan sergide; Burak'ın kişisel eşyaları, elyazıları, elbiseleri, fotoğraflar ile kullandığı görsel malzemeler; isim listeleri, tasarımlar, çizimler, şemalar ve yazarın yapıtlarının farklı yorumları (oyunlar, işler, filmler) bir araya getirilmişti. Sevim Burak edebiyatını çok yakından tanıyan Nilüfer Güngörmüş'ün yazdığı "O Bilhassa Kendini Belli Etmedi" başlıklı yazıyla, sadece bir sergi kitabı olmaktan çok daha fazlasını söyleyen bir niteliğe bürünen Bir Usta Bir Dünya: Sevim Burak, yazarın sevenleri açısından çok önemli bir çalışma özelliğini taşımakta.

Sevim Burak bundan yaklaşık kırk yıl önce ilk kitabı Yanık Saraylar'ı yayımladığında (1965) hem büyük bir beğeniyle hem de bir parça şaşkınlıkla karşılanmıştı. Toplumcu gerçekçiliğin o zamanlar edebiyatımızdaki hâkimiyeti düşünüldüğünde, Sevim Burak gerçekten de bu iklime uymayan, insana merakla "bu da nerden çıktı" dedirtecek türden "eksantrik" bir yazardı. Yanık Saraylar'la ilgili ilk yazılar da bu soru etrafında yoğunlaşır. Sevim Burak'la ilgili ilk araştırmalar, soruşturmalar Kuzguncuk istikametini işaret eder. Kendisinin doğma büyüme Kuzguncuklu oluşu, Kuzguncuk'ta yaşayan azınlıkları, özellikle Yahudileri edebiyatına taşımış olması ve azınlıkların ezilmesini konu edinmesi, onun edebiyatı tanımlanırken öne çıkan öğeler olur. Sonradan kendisi de bu özelliğini çeşitli vesilelerle vurgulamıştır. Kendisini "Kuzguncuk'la örülmüş bir duygular yumağı" olarak tanımlar: 20 yaşına kadar aynı evde yaşadığı babaannesi ve büyükbabasının, hep etrafında gördüğü yaşlı akrabaların, büyük halaların ve amcaların, kendilerine özgü konuşma biçimleriyle, anlattıkları hikâyelerle ondaki edebi duyarlığı geliştirdiklerini sık sık tekrarlar. İlk kitabında karşımıza çıkan, bazılarını sonradan başka yapıtlarına da (Sahibinin Sesi; İşte Baş İşte Gövde İşte Kanatlar) taşıdığı Zembul, Nurperi Hanım, Bilal Bey, Madam Nıvart ve diğerleri hep Kuzguncuk insanlarıdır. Hikâyelerinin dokusunu oluşturan gerilim, şüphe, çatışma ve mizah, Kuzguncuk'ta azınlıklarla Müslümanların yan yana ve karşı karşıya gelişinden doğan çatışmaları ve mizahı içinde barındırır. Sevim Burak'ın Kuzguncuk'tan edebiyatına taşıdığı cevher tanımlanırken eksik kalan parça, kendi annesinin de Yahudi oluşudur. Osmanlı deniz subayı Mehmet Kaptan'ın kendisi gibi kaptan olan Seyfi Bey ile Romanyalı Mandil ailesinin kızı Anne-Marie'nin evliliği, Kuzguncuk'un olumlu ve olumsuz bütün dinamiklerini aynı evin içinde buluşturur…

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat