Rıza Tevfik, yakın tarihimizin en ilginç kişiliklerinden biridir. II. Meşrutiyet devrinde sivrilmiş bir politika adamı, şair ve filozoftur. II. Meşrutiyet'in ilân edildiği günlerde İstanbul halkına günlerce hürriyet hakkında nutuklar atmış, İttihad ve Terakki Fırkası'nın Edirne mebusu olarak Meclis'e girmişti. Pervasız hareketleri ve görüş ayrılıkları yüzünden bir süre sonra parti ve partili arkadaşlarıyla yolları ayrıldı. 1912'de Meclis-i Mebusan'ın feshinden sonra politikadan uzaklaştı, 1918'de, Tevfik Paşa kabinesinde Maarif Nâzırı sıfatıyla yeniden politikaya döndü. Damat Ferid Paşa kabinesinde iki defa Şûrâ-yı Devlet reisliği yaptı. Osmanlı Devletini fiilen ortadan kaldıran Sevr Antlaşması'nı imzalayan heyette yer aldı. Millî Mücadele'yi yürüten kadrolarla görüş ayrılıkları yüzünden bu mücadeleye muhalif bir tavır takındı. Arkadaşı Ali Kemal'in trajik ölümünden sonra 1922 Kasım'ında Türkiye'den ayrıldı. Sevr'i imzalamış oluşu, 1924'te “150'likler” listesine dahil edilmesinde rol oynadı.
Elinizdeki kitapta Rıza Tevfik, başta Sevr olmak üzere II. Abdülhamid, II. Meşrutiyet ve Mütareke dönemlerinde içinde yaşadığı, doğrudan ya da dolaylı olarak karıştığı siyasî nitelikli olayları anlatıyor. Yazarın yer yer bizzat kendiyle, 80 yıllık hayatıyla, doğru veya yanlış yaptıklarıyla, yapamadıklarıyla bir tür hesaplaşması niteliğindeki bu hâtırat, çok büyük eksik gedikler ve çarpıtmalarla malûl yakın tarihimiz için önemli bir “birinci elden” belgedir.
YAZAR Rıza Tevfik 1869 yılnda Edirne'de doğdu. İlköğrenimini İstanbul'da bir Musevî okulunda tamamladı. Galatasaray Lisesi ve Mülkiye Mektebi'nde okudu. Tıbbiye Mektebi'ni bitirdi. Hekimlik yaptı. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne katıldı. Edirne Mebusu seçildi. İttihatçılarla anlaşamadı, partiden ayrıldı. Bakanlık ve meclis başkanlığı yaptı. Sevr antlaşmasını imzalayan delegeler arasında yeraldığı için ‘yüzellilikler'le birlikte yurtdışına sürgün edildi. Yirmi yıl kadar Hicaz, Amerika ve Ürdün'de yaşadı. 1939'da yurda döndü. Önce aruz, sonra heceyle yazdı. Âşık ve Tekke şiiri geleneğinden yararlandı. Felsefeye ilgisi, eğitim sistemimizde felsefenin yer alması çabaları, Darülfünûn'da felsefe hocalığı yapması nedeniyle "Feylesof Rıza Tevfik" olarak anılmıştır. 1949 yılnda öldü.