Kürt meselesi sadece bir dil meselesi değildir elbette ama her şeyden önce dil meselesidir. Muhsin Kızılkaya, bu dil meselesini, yaşamın küçük bir detayında karşınıza çıkıveren ve meselenin bütün varoluşsal/siyasal boyutlarını özetleyen olayları, kıvrak kalemi ve keskin gözlemleriyle sunuyor. Bir solukta okunan bu denemelerde, bugüne başka bir gezegen kadar uzak çocukluğunu, Uludere'de katledilen Kürtler gibi bir işi olan babasını, otuz yıl öncesinin Van'ını, Hakkari'sini, TRT Şeş'in yarattığı umut ve düşkırıklıklarını, bir dizi ışıklı insanı anlatıyor.
Karanlığın ucunda ışığın belirdiği bir dönemdeyiz. “O ışık ya büyüyecek,” diyor Muhsin Kızılkaya, “ya da yavaş yavaş sönecek, hepimiz aynı daracık tünelin içinde koyu, bıçak işlemez karanlığa mahkûm olacağız... Halbuki o ışığa o kadar çok ihtiyacımız var ki. O halde hep bir ağızdan haykıralım: ‘Işık, biraz daha ışık!..'”
Bu kitabı okurken, o ışığın esas kaynağını bulacaksınız.
Ahmet İnsel
Kürt meselesi sadece bir dil meselesi değildir elbette ama her şeyden önce dil meselesidir. Muhsin Kızılkaya, bu dil meselesini, yaşamın küçük bir detayında karşınıza çıkıveren ve meselenin bütün varoluşsal/siyasal boyutlarını özetleyen olayları, kıvrak kalemi ve keskin gözlemleriyle sunuyor. Bir solukta okunan bu denemelerde, bugüne başka bir gezegen kadar uzak çocukluğunu, Uludere'de katledilen Kürtler gibi bir işi olan babasını, otuz yıl öncesinin Van'ını, Hakkari'sini, TRT Şeş'in yarattığı umut ve düşkırıklıklarını, bir dizi ışıklı insanı anlatıyor.
Karanlığın ucunda ışığın belirdiği bir dönemdeyiz. “O ışık ya büyüyecek,” diyor Muhsin Kızılkaya, “ya da yavaş yavaş sönecek, hepimiz aynı daracık tünelin içinde koyu, bıçak işlemez karanlığa mahkûm olacağız... Halbuki o ışığa o kadar çok ihtiyacımız var ki. O halde hep bir ağızdan haykıralım: ‘Işık, biraz daha ışık!..'”
Bu kitabı okurken, o ışığın esas kaynağını bulacaksınız.
Ahmet İnsel