#smrgKİTABEVİ Bugünlerde Bahar İndi - 2024
Yaşar Kemal'in, Ekim başında okurlarla buluşacak “Bugünlerde Bahar İndi” adlı kitabı; ağırlıklı olarak 1940'larda yazılan, 50'ler ve 60'larda devam eden ve sonuncusu 1973'te yazılan usta işi şiirlerden oluşuyor. Kitapta, ilk kez yayımlanan şiirlerin yanı sıra; Kovan, Ülkü, Toprak, Küçük Dergi, Çığ, Görüşler adlı dergilerde ve Vatan ve Akşam gazetelerinde yayımlanan şiirler de yer alıyor.
Yaşar Kemal bu ilk şiir kitabını hazırlarken, seçtiği şiirlerin pek azında değişiklik yaptı. Ayrıca, onun şiirine özel sesini veren özelliklerden biri olduğu için, kitapta Yaşar Kemal'in özgün yazımı aynen korundu.
Kitapta yer alan şiirlerde öfkeyle umut, başkaldırıyla sevgi iç içe yer alıyor. En kasıntılı şairin bile özgünlüğünden ürkebileceği bir şiir yazıyor Yaşar Kemal: O, çalışmak isteyip işsiz kalan Kemal Sadık'ın hüznünü, direncini, umudunu, dile getiriyor… Kitapta, daha önce yayımlanmamış ancak Zülfü Livaneli tarafından bestelenmiş Ulaş ve Merhaba şiirleri de yer alıyor.
Kitap editörü Güven Turan'ın “Gizlenen Bir Şairin İlk Kitabı” adlı yazısından: “Yaşar Kemal 1945'e kadar yoğunlaşmış şiirde ve çekilmiş… Hemen anımsayalım: İlk öyküsü “Pis Hikaye”nin yazılış tarihi 1946'dır… Sonrası, Türk öykü ve roman tarihinin sayfalarını taçlandırıyor, 1950'lerde yayımlanan birkaç şiiri bir yana. Ama burada bitmemiş şiiri Yaşar Kemal'in “şiir bir çığlıktır; bastırılamayan bir çığlık” sözünü haklı çıkaran daha önce yayımlanmamış beş yepyeni şiir daha yer alıyor bu kitapta. Haydi, diyelim ki “Ulaş” ve “Merhaba” şiirlerini Zülfü Livane'li bestesiyle, Livaneli'nin sesinden duyduk… Şimdi onlara şiirin odağından eğilme zamanı geldi işte. Öncelikle dikkatimizi çeken, her iki şiirin de geleneksel halk şiirinden beslenmiş oldukları. Özellikle ses, ton halk şiiri kaynaklı. Gene de, kalıpların benzerliğine karşın, özgün ve klişelerden uzak şiirler bunlar. Form olarak da kolay sınıflandırılır gibi değiller. Örneğin “Ulaş” şiiri Ulaş Bardakçı için yazılmış bir ağıt mı? Bence değil… Ne yakınma var ne acıma… Vahlanma yok, ağıtların temeli olan. İsyancı bir şiir aksine; diklenen bir şiir… Bir destan mı? Böyle olmasını engelleyen temel bir şey var: Anlatımcı değil, sayıp dökmüyor, öykülemiyor kahramanlıklarını Ulaş'ın. Ayrıca, sadece Ulaş'a da odaklanmıyor: “Selam söyle” diye 1960'ların ve 1970'lerin öldürülen devrimcilerini kuşatıyor. Eluard'ın, Aragon'un savaş sırasında yazdığı şiirler gibi, kolay kolay kabına, kalıbına sığmayan bir şiir “Ulaş” bence. “Merhaba”, klasik halk şiiri kalıplarını kullansa da, klişe tadı vermeyen bir şiir. Yaşar Kemal'in 1940'lardan 1970'lere uzanan bütün yazı hayatı içinde ilkgençlik yıllarının “Âşık”lığını, “Âşık Kemal”liğini, hiç bırakmadığını ortaya koyuyor.”
Yaşar Kemal'in, Ekim başında okurlarla buluşacak “Bugünlerde Bahar İndi” adlı kitabı; ağırlıklı olarak 1940'larda yazılan, 50'ler ve 60'larda devam eden ve sonuncusu 1973'te yazılan usta işi şiirlerden oluşuyor. Kitapta, ilk kez yayımlanan şiirlerin yanı sıra; Kovan, Ülkü, Toprak, Küçük Dergi, Çığ, Görüşler adlı dergilerde ve Vatan ve Akşam gazetelerinde yayımlanan şiirler de yer alıyor.
Yaşar Kemal bu ilk şiir kitabını hazırlarken, seçtiği şiirlerin pek azında değişiklik yaptı. Ayrıca, onun şiirine özel sesini veren özelliklerden biri olduğu için, kitapta Yaşar Kemal'in özgün yazımı aynen korundu.
Kitapta yer alan şiirlerde öfkeyle umut, başkaldırıyla sevgi iç içe yer alıyor. En kasıntılı şairin bile özgünlüğünden ürkebileceği bir şiir yazıyor Yaşar Kemal: O, çalışmak isteyip işsiz kalan Kemal Sadık'ın hüznünü, direncini, umudunu, dile getiriyor… Kitapta, daha önce yayımlanmamış ancak Zülfü Livaneli tarafından bestelenmiş Ulaş ve Merhaba şiirleri de yer alıyor.
Kitap editörü Güven Turan'ın “Gizlenen Bir Şairin İlk Kitabı” adlı yazısından: “Yaşar Kemal 1945'e kadar yoğunlaşmış şiirde ve çekilmiş… Hemen anımsayalım: İlk öyküsü “Pis Hikaye”nin yazılış tarihi 1946'dır… Sonrası, Türk öykü ve roman tarihinin sayfalarını taçlandırıyor, 1950'lerde yayımlanan birkaç şiiri bir yana. Ama burada bitmemiş şiiri Yaşar Kemal'in “şiir bir çığlıktır; bastırılamayan bir çığlık” sözünü haklı çıkaran daha önce yayımlanmamış beş yepyeni şiir daha yer alıyor bu kitapta. Haydi, diyelim ki “Ulaş” ve “Merhaba” şiirlerini Zülfü Livane'li bestesiyle, Livaneli'nin sesinden duyduk… Şimdi onlara şiirin odağından eğilme zamanı geldi işte. Öncelikle dikkatimizi çeken, her iki şiirin de geleneksel halk şiirinden beslenmiş oldukları. Özellikle ses, ton halk şiiri kaynaklı. Gene de, kalıpların benzerliğine karşın, özgün ve klişelerden uzak şiirler bunlar. Form olarak da kolay sınıflandırılır gibi değiller. Örneğin “Ulaş” şiiri Ulaş Bardakçı için yazılmış bir ağıt mı? Bence değil… Ne yakınma var ne acıma… Vahlanma yok, ağıtların temeli olan. İsyancı bir şiir aksine; diklenen bir şiir… Bir destan mı? Böyle olmasını engelleyen temel bir şey var: Anlatımcı değil, sayıp dökmüyor, öykülemiyor kahramanlıklarını Ulaş'ın. Ayrıca, sadece Ulaş'a da odaklanmıyor: “Selam söyle” diye 1960'ların ve 1970'lerin öldürülen devrimcilerini kuşatıyor. Eluard'ın, Aragon'un savaş sırasında yazdığı şiirler gibi, kolay kolay kabına, kalıbına sığmayan bir şiir “Ulaş” bence. “Merhaba”, klasik halk şiiri kalıplarını kullansa da, klişe tadı vermeyen bir şiir. Yaşar Kemal'in 1940'lardan 1970'lere uzanan bütün yazı hayatı içinde ilkgençlik yıllarının “Âşık”lığını, “Âşık Kemal”liğini, hiç bırakmadığını ortaya koyuyor.”