#smrgSAHAF Bunu Ben de Yaparım = I can do it too [Sergi Kataloğu] -
Yeşim Ağaoğlu on yıldır performanslar, görsel malzemeler ve objeler ile sanat yapmaya da yoğunlaşmış bulunuyor. İlk olarak bu çalışmaların merkezinde geleneksel daktilo ile sarı renkte kağıda yazılmış kendi şiirleri yer alıyor. Sarı kağıtlar basit bir malzeme ve insanlar arasında iletişimin mütevazı bir aracı olmakla beraber, sergi mekanlarında devasa geometrik büyüklüklerde bir aranjman yapıldığında, aynı zamanda bir Fluxus enstalasyonu haline geliyor. Kendisinin sergi mekanındaki mevcudiyeti performans sayılıyor, oysa kendisi sanat çalışması sürecine doğrudan katılım anlamında bir performans gerçekleştirmiyor bile, fakat gelen izleyicilerin arasına sürekli karışması performans izlenimi veriyor. Gerçekten de böyle bir çalışma sırasında örneğin bir travestiyi kendisinin travestilik üzerine yazdığı şiirlerini dağıtmaya davet etti.
Hep sarı renkli kağıtlara yazılı bu şiirler, bize daima umutlar, korkular, arzular, özlemler ve başarılardan bir nebze sunmanın yanı sıra, aynı zamanda konsept ile, serginin sosyo-politik ortamı, ya da genel olarak güncel sosyo-politik koşullar ile ilgili mesajlar da veriyor. Sanatçılığa minimalist ve mütevazı bir yaklaşımı var. Popüler ya da sofistike olmaktan kaçınarak, kendi çalışmalarını "teknik olarak basit,içerik olarak zengin" diye tanımlıyor.
Zaman zaman Şiirlerin yazılı olduğu sarı kağıtlar buruşturulup kuş kafeslerine, eski bavullara, bir gitar kutusuna ya da sıradan ahşap sebze-meyve kasalarına konup izleyici tarafından alınıp götürülmeyi bekliyor. Bazen sarı şiir kağıtlarını sıradan mandallarla bir çamaşır ipine diziyor ya da izleyiciler şiirlerini ağaç dallarından topluyorlar. İster şiirleri, ister fotoğrafları olsun, onun çalışmaları katıldığı serginin verili koşullarına göre iç mekan olarak da, dış mekan olarak da değerlendirilebilir. Kullandığı malzemeler ve imgeler aracılığıyla izleyici ile işbirliğine girme içgüdüsünü sürekli izleyerek, sözel ve görselin bu bileşiminin onun amaçlarına hizmet ettiğini düşünüyor.
Bakü sergisini Ağaoğlu daha önce sergilenmemiş yeni çalışmalarıyla birlikte eski çalışmalarının yeni bir aranjmanı olarak tasarladı. Sarı domuz onun çocukluk günlerinden kalma bir el yapımı oyuncak olup, kibritler kullanarak limonlardan domuzcuklar yaparmış. Limonlardan yapılan onlarca domuz bir zemin enstalasyonu olarak sergileniyor. Çamaşır mandallarını üzerinde el yazısıyla şiirlerinden seçilmiş dizeleri yazarak kullanıyor. İzleyiciler, altın arar gibi büyük bir saman balyası kütlesi içinde yine sarı renkte kağıda yazılı şiirleri aramaya davet ediliyorlar.
Bir fotoğraf sanatçısı olarak ise Ağaoğlu kentin basit ve detaylı imgeleri arasında gezinip, kah melez mimariye, kah insan mozaiğine, kah cinsiyet ayrımlarına, ya da iyi gizlenmiş ideolojik sembol ve dışavurumlara odaklanıyor. Fotoğrafları ile şiirleri arasında bir akrabalık görülüyor; çoğu kez fotoğraf makinesinin yakaladığı sürrealist bir an, şiirsel bir söyleme de dönüşebilir. Fotoğrafları belleğe yardımcı bir araç olarak kullanarak, boş bir evin mobilyalarını kaydedip bunları aynı evin tuvalet masası üzerine koyuyor...
Yeşim Ağaoğlu on yıldır performanslar, görsel malzemeler ve objeler ile sanat yapmaya da yoğunlaşmış bulunuyor. İlk olarak bu çalışmaların merkezinde geleneksel daktilo ile sarı renkte kağıda yazılmış kendi şiirleri yer alıyor. Sarı kağıtlar basit bir malzeme ve insanlar arasında iletişimin mütevazı bir aracı olmakla beraber, sergi mekanlarında devasa geometrik büyüklüklerde bir aranjman yapıldığında, aynı zamanda bir Fluxus enstalasyonu haline geliyor. Kendisinin sergi mekanındaki mevcudiyeti performans sayılıyor, oysa kendisi sanat çalışması sürecine doğrudan katılım anlamında bir performans gerçekleştirmiyor bile, fakat gelen izleyicilerin arasına sürekli karışması performans izlenimi veriyor. Gerçekten de böyle bir çalışma sırasında örneğin bir travestiyi kendisinin travestilik üzerine yazdığı şiirlerini dağıtmaya davet etti.
Hep sarı renkli kağıtlara yazılı bu şiirler, bize daima umutlar, korkular, arzular, özlemler ve başarılardan bir nebze sunmanın yanı sıra, aynı zamanda konsept ile, serginin sosyo-politik ortamı, ya da genel olarak güncel sosyo-politik koşullar ile ilgili mesajlar da veriyor. Sanatçılığa minimalist ve mütevazı bir yaklaşımı var. Popüler ya da sofistike olmaktan kaçınarak, kendi çalışmalarını "teknik olarak basit,içerik olarak zengin" diye tanımlıyor.
Zaman zaman Şiirlerin yazılı olduğu sarı kağıtlar buruşturulup kuş kafeslerine, eski bavullara, bir gitar kutusuna ya da sıradan ahşap sebze-meyve kasalarına konup izleyici tarafından alınıp götürülmeyi bekliyor. Bazen sarı şiir kağıtlarını sıradan mandallarla bir çamaşır ipine diziyor ya da izleyiciler şiirlerini ağaç dallarından topluyorlar. İster şiirleri, ister fotoğrafları olsun, onun çalışmaları katıldığı serginin verili koşullarına göre iç mekan olarak da, dış mekan olarak da değerlendirilebilir. Kullandığı malzemeler ve imgeler aracılığıyla izleyici ile işbirliğine girme içgüdüsünü sürekli izleyerek, sözel ve görselin bu bileşiminin onun amaçlarına hizmet ettiğini düşünüyor.
Bakü sergisini Ağaoğlu daha önce sergilenmemiş yeni çalışmalarıyla birlikte eski çalışmalarının yeni bir aranjmanı olarak tasarladı. Sarı domuz onun çocukluk günlerinden kalma bir el yapımı oyuncak olup, kibritler kullanarak limonlardan domuzcuklar yaparmış. Limonlardan yapılan onlarca domuz bir zemin enstalasyonu olarak sergileniyor. Çamaşır mandallarını üzerinde el yazısıyla şiirlerinden seçilmiş dizeleri yazarak kullanıyor. İzleyiciler, altın arar gibi büyük bir saman balyası kütlesi içinde yine sarı renkte kağıda yazılı şiirleri aramaya davet ediliyorlar.
Bir fotoğraf sanatçısı olarak ise Ağaoğlu kentin basit ve detaylı imgeleri arasında gezinip, kah melez mimariye, kah insan mozaiğine, kah cinsiyet ayrımlarına, ya da iyi gizlenmiş ideolojik sembol ve dışavurumlara odaklanıyor. Fotoğrafları ile şiirleri arasında bir akrabalık görülüyor; çoğu kez fotoğraf makinesinin yakaladığı sürrealist bir an, şiirsel bir söyleme de dönüşebilir. Fotoğrafları belleğe yardımcı bir araç olarak kullanarak, boş bir evin mobilyalarını kaydedip bunları aynı evin tuvalet masası üzerine koyuyor...