Eğer dönemleri vurgulamak gerekirse birinci cilt, Dağlarca'nın Türk şiirindeki çıkışını simgeleyen Çocuk ve Allah'ın doruğunu oluşturduğu ilk dönemini (1935-1945), sonrasında destan ve toplum şiirlerine ilk adımlarını attığı Üç Şehitler Destanı ve Toprak Ana gibi yapıtları, Aç Yazı ile başlayıp Asu ile bir çeşit doruğa erişen "varoluşsal-düşünsel" çizgiyi kapsamaktadır. Bu anlamda, bu yayın daha başlangıçta, Dağlarca'nın nasıl değişik yönlere bakan "çoğul" bir ozan olduğunu bize göstermektedir. Başka bir ilginç yön, 1935-1968 arası dönemde Dağlarca'nın nasıl gitgide daha arı, hatta deneysel bir Türkçe'ye yöneldiğinin açığa çıkmasıdır.
Bu toplu basımın ilk cildiyle, büyük bir eksikliği gidermenin ilk adımı atılmış bulunmaktadır. Bu yayının özellikle Dağlarca araştırmalarına katkısı olacağı yadsınamaz.
Eğer dönemleri vurgulamak gerekirse birinci cilt, Dağlarca'nın Türk şiirindeki çıkışını simgeleyen Çocuk ve Allah'ın doruğunu oluşturduğu ilk dönemini (1935-1945), sonrasında destan ve toplum şiirlerine ilk adımlarını attığı Üç Şehitler Destanı ve Toprak Ana gibi yapıtları, Aç Yazı ile başlayıp Asu ile bir çeşit doruğa erişen "varoluşsal-düşünsel" çizgiyi kapsamaktadır. Bu anlamda, bu yayın daha başlangıçta, Dağlarca'nın nasıl değişik yönlere bakan "çoğul" bir ozan olduğunu bize göstermektedir. Başka bir ilginç yön, 1935-1968 arası dönemde Dağlarca'nın nasıl gitgide daha arı, hatta deneysel bir Türkçe'ye yöneldiğinin açığa çıkmasıdır.
Bu toplu basımın ilk cildiyle, büyük bir eksikliği gidermenin ilk adımı atılmış bulunmaktadır. Bu yayının özellikle Dağlarca araştırmalarına katkısı olacağı yadsınamaz.