Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün neredeyse bir yüzyıl önce Türk Dünyasındaki “öz kardeşlerimizle” tekrar bağlarımızı güçlendirmek için işaret ettiği köprülerden biri olan “dil” vasıtasıyla, bugün, öz kardeşlerimizin edebiyatını tanıyabilmekteyiz. Edebî eserler vasıtasıyla da kültürlerimizin ortaklığı veya farklılıklardan oluşan zenginliklerimiz hakkında bilgi sahibi olabilmekteyiz. Son otuz yılda, Türk Dünyası olarak adlandırdığımız, sınırları olmayan gönül coğrafyamızın birçok yazar ve şairine ait eser, Türkiye Türkçesine; Türkiye Türkçesiyle kaleme alınmış birçok eser de öz kardeşlerimizin lehçesine aktarıldı ve bunların sayısı arttıkça, kültürel bütünlüğümüz de perçinlendi. Bu eserler vasıtasıyla, bizim burada, onların oralarda benzer hayatları yaşadığımızı; kaygılarımızın, sevinçlerimizin, üzüntülerimizin benzer olduğunu gördük.
Bu eserlerden biri de elimizde tuttuğumuz bu çalışma olacak. Sevgili öğrencim Dr. İlknur Bayrak İşcanoğlu, üç Kırgız kadın yazarın kaleme aldığı sekiz hikâyeyi başarılı bir şekilde Türkiye Türkçesine aktardı. Kadın bakış açısıyla hayatın nasıl yorumlandığını, kadınların kültür taşıyıcısı olarak eserlere nasıl yansıdığını ve bağımsızlık döneminde daha serbest bir şekilde fikirlerin, duyguların iletilip iletilmediğini görmek ve göstermek üzere, özellikle kadın yazarları ve özellikle bağımsızlık sonrası dönemi, yani günümüz yazarlarını seçti. Hikâyelerdeki kadın kahramanlara belki kızacak, belki başlarına gelenlere üzülecek, belki onların mutlu anlarına “çok şükür” diyeceğiz, belki de kendi hayatımızdan ve çevremizden kesitler göreceğiz. Belki… Ama kesin olan bir şey var; bir çırpıda, elimizden bırakmadan bu hikâyeleri okuyup bitireceğiz…
Dr. İlknur Bayrak İşcanoğlu'nu kutluyor ve kendisinden daha pek çok hikâyeler bekliyoruz…
Prof.Dr. Naciye Ata Yıldız