#smrgKİTABEVİ Çam Pürleriyle Namrun - 2023
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Yaylacık Matbaası
Dizi Adı:
ISBN-10:
9753163022
Kargoya Teslim Süresi:
4&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
136
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
97,98
Havale/EFT ile:
95,04
Siparişiniz 4&6 iş günü arasında kargoda
1199218125
604747
https://www.simurgkitabevi.com/cam-purleriyle-namrun-2023
Çam Pürleriyle Namrun - 2023 #smrgKİTABEVİ
97.98
küresel pandeminin başlangıcından sonra yıllardır yüzünü göremediğim, yüzüne hasret kaldığım Namrun yaylasına gittim, daha doğrusu çocukluğumun yaylasına, ilk göz ağrıma geri döndüm. Tarsus'un yaylası Namrun, deniz seviyesinden 1100 m yükseklikteki, Çukurova'nın alev topuna benzer havasından kaçacağınız Toroslar'ın en yüksek bölümü olan Bolkar Dağları'nın eteklerinde yeşil, yemyeşil bir dünyadır. yeni, “modern” ismi Çamlıyayla, ama ben bu isme hiç alışamadım. yabancılaştırma efekti taşıyor bu sözcük, resmi tarihin hoyratlığının simge ismi oluveriyor zihnimde. Türkçeleştirmenin hafızayı silme gayretinin bu emareleriyse on altıncı yüzyıldan itibaren kullanılan ismiyle Namrun'un yeşil doğasına uyuyor da uymuyor, neyse ki oraya hiç yerleşemiyor.
Namrun'a son gidişim bir geri dönüş hikâyesi olacaktı, daha yola çıkmamışken bunu biliyordum. tıpkı eski çocukluk günlerindeki gibi üç ay kaldım Namrun'da, temmuzda gidip ekimde geri döndüm. kısmet o güneymiş, demek isterdim ama değil. kültürel bir karabasanın dünyayı ev bellediği geniş bir zamanda aklıma Namrun'un düşmesi, yüzümü belli bir tarihsel zamanın ve o zamanın vadettiği doğaya çevirişim tesadüfi olamazdı.
"yaylada düşünürdüm. doğa da düşünür. en iyi doğada düşünür insan.
"anneannemlerin yayla evinin büyük odasında koyu ahşap çerçeveli bir ayna asılıydı. televizyonlu odada duran sırları az biraz dökülmüş bu eski aynada kendime bakmaktan çok yüzeyindeki kat kat olmuş çizgileri tarihin çizelgesi gibi dikkatlice okumaya çalışırdım. hayat su gibi mi akmıştı? aksa bile geçip gitmemiş diye düşünürdüm. harelenen aynanın yüzeyindeki çizgileri kaybetmemeye çalışan gözlerim aynadaki sırların kuyusuna düşüverirdi. hayat bir sır mıydı?" - Nermin Saybaşılı
Namrun'a son gidişim bir geri dönüş hikâyesi olacaktı, daha yola çıkmamışken bunu biliyordum. tıpkı eski çocukluk günlerindeki gibi üç ay kaldım Namrun'da, temmuzda gidip ekimde geri döndüm. kısmet o güneymiş, demek isterdim ama değil. kültürel bir karabasanın dünyayı ev bellediği geniş bir zamanda aklıma Namrun'un düşmesi, yüzümü belli bir tarihsel zamanın ve o zamanın vadettiği doğaya çevirişim tesadüfi olamazdı.
"yaylada düşünürdüm. doğa da düşünür. en iyi doğada düşünür insan.
"anneannemlerin yayla evinin büyük odasında koyu ahşap çerçeveli bir ayna asılıydı. televizyonlu odada duran sırları az biraz dökülmüş bu eski aynada kendime bakmaktan çok yüzeyindeki kat kat olmuş çizgileri tarihin çizelgesi gibi dikkatlice okumaya çalışırdım. hayat su gibi mi akmıştı? aksa bile geçip gitmemiş diye düşünürdüm. harelenen aynanın yüzeyindeki çizgileri kaybetmemeye çalışan gözlerim aynadaki sırların kuyusuna düşüverirdi. hayat bir sır mıydı?" - Nermin Saybaşılı
küresel pandeminin başlangıcından sonra yıllardır yüzünü göremediğim, yüzüne hasret kaldığım Namrun yaylasına gittim, daha doğrusu çocukluğumun yaylasına, ilk göz ağrıma geri döndüm. Tarsus'un yaylası Namrun, deniz seviyesinden 1100 m yükseklikteki, Çukurova'nın alev topuna benzer havasından kaçacağınız Toroslar'ın en yüksek bölümü olan Bolkar Dağları'nın eteklerinde yeşil, yemyeşil bir dünyadır. yeni, “modern” ismi Çamlıyayla, ama ben bu isme hiç alışamadım. yabancılaştırma efekti taşıyor bu sözcük, resmi tarihin hoyratlığının simge ismi oluveriyor zihnimde. Türkçeleştirmenin hafızayı silme gayretinin bu emareleriyse on altıncı yüzyıldan itibaren kullanılan ismiyle Namrun'un yeşil doğasına uyuyor da uymuyor, neyse ki oraya hiç yerleşemiyor.
Namrun'a son gidişim bir geri dönüş hikâyesi olacaktı, daha yola çıkmamışken bunu biliyordum. tıpkı eski çocukluk günlerindeki gibi üç ay kaldım Namrun'da, temmuzda gidip ekimde geri döndüm. kısmet o güneymiş, demek isterdim ama değil. kültürel bir karabasanın dünyayı ev bellediği geniş bir zamanda aklıma Namrun'un düşmesi, yüzümü belli bir tarihsel zamanın ve o zamanın vadettiği doğaya çevirişim tesadüfi olamazdı.
"yaylada düşünürdüm. doğa da düşünür. en iyi doğada düşünür insan.
"anneannemlerin yayla evinin büyük odasında koyu ahşap çerçeveli bir ayna asılıydı. televizyonlu odada duran sırları az biraz dökülmüş bu eski aynada kendime bakmaktan çok yüzeyindeki kat kat olmuş çizgileri tarihin çizelgesi gibi dikkatlice okumaya çalışırdım. hayat su gibi mi akmıştı? aksa bile geçip gitmemiş diye düşünürdüm. harelenen aynanın yüzeyindeki çizgileri kaybetmemeye çalışan gözlerim aynadaki sırların kuyusuna düşüverirdi. hayat bir sır mıydı?" - Nermin Saybaşılı
Namrun'a son gidişim bir geri dönüş hikâyesi olacaktı, daha yola çıkmamışken bunu biliyordum. tıpkı eski çocukluk günlerindeki gibi üç ay kaldım Namrun'da, temmuzda gidip ekimde geri döndüm. kısmet o güneymiş, demek isterdim ama değil. kültürel bir karabasanın dünyayı ev bellediği geniş bir zamanda aklıma Namrun'un düşmesi, yüzümü belli bir tarihsel zamanın ve o zamanın vadettiği doğaya çevirişim tesadüfi olamazdı.
"yaylada düşünürdüm. doğa da düşünür. en iyi doğada düşünür insan.
"anneannemlerin yayla evinin büyük odasında koyu ahşap çerçeveli bir ayna asılıydı. televizyonlu odada duran sırları az biraz dökülmüş bu eski aynada kendime bakmaktan çok yüzeyindeki kat kat olmuş çizgileri tarihin çizelgesi gibi dikkatlice okumaya çalışırdım. hayat su gibi mi akmıştı? aksa bile geçip gitmemiş diye düşünürdüm. harelenen aynanın yüzeyindeki çizgileri kaybetmemeye çalışan gözlerim aynadaki sırların kuyusuna düşüverirdi. hayat bir sır mıydı?" - Nermin Saybaşılı
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.