#smrgKİTABEVİ Camları Kırın Kuşlar Kurtulsun - 2020
Moda'da doğup büyümüş, burjuva kültürüyle yetişmiş ve kendi kozasından çıkmamış bir genç kızın hayatının altüst oluş hikâyesiyle başlıyor Camları Kırın Kuşlar Kurtulsun. Bu bireysel değişim ülkenin siyasi tarihi ve politik sarsıntılarla, Yılmaz Güney'in kendi yolunu bulma serüveniyle harmanlanarak eşsiz bir anlatı oluşturuyor. Fatoş Güney bu kitapta bizlere birlikte mücadele etmenin, birlikte olgunlaşmanın, birlikte direnmenin hikâyesini sunuyor.
Camları Kırın Kuşlar Kurtulsun Yılmaz Güney ve Fatoş Güney'in dillere pelesenk olan büyük aşkına, Türkiye politik sinemasına ve onun en özgün, öncü figürü olan Yılmaz Güney'in hayatına, darbeler tarihine; direnmeye, değiştirmeye inanmış bir kuşağın anlam dünyasına ışık tutuyor.
“…Fakat yılmamalıydım, sürdürmeliydim yazmayı çünkü biliyordum, hiçbir şey sonsuzlukta yok olup gitmek kadar acı olamazdı. Yazmak, ölümden bir şey koparmaktı!
(…) Geçmişin tüm birikimi, şimdiki zamanın gerçekliğiyle birleşecekti nihayet. Bu kez yeniden hatırlamanın, yeniden değerlendirmenin süzgecinden geçerek…”
Moda'da doğup büyümüş, burjuva kültürüyle yetişmiş ve kendi kozasından çıkmamış bir genç kızın hayatının altüst oluş hikâyesiyle başlıyor Camları Kırın Kuşlar Kurtulsun. Bu bireysel değişim ülkenin siyasi tarihi ve politik sarsıntılarla, Yılmaz Güney'in kendi yolunu bulma serüveniyle harmanlanarak eşsiz bir anlatı oluşturuyor. Fatoş Güney bu kitapta bizlere birlikte mücadele etmenin, birlikte olgunlaşmanın, birlikte direnmenin hikâyesini sunuyor.
Camları Kırın Kuşlar Kurtulsun Yılmaz Güney ve Fatoş Güney'in dillere pelesenk olan büyük aşkına, Türkiye politik sinemasına ve onun en özgün, öncü figürü olan Yılmaz Güney'in hayatına, darbeler tarihine; direnmeye, değiştirmeye inanmış bir kuşağın anlam dünyasına ışık tutuyor.
“…Fakat yılmamalıydım, sürdürmeliydim yazmayı çünkü biliyordum, hiçbir şey sonsuzlukta yok olup gitmek kadar acı olamazdı. Yazmak, ölümden bir şey koparmaktı!
(…) Geçmişin tüm birikimi, şimdiki zamanın gerçekliğiyle birleşecekti nihayet. Bu kez yeniden hatırlamanın, yeniden değerlendirmenin süzgecinden geçerek…”