#smrgKİTABEVİ Canan: Kaf Dağı'nın Ardında = Behind Mount Qaf - 2017
Sergi, başlığını Arap ve Fars kozmolojisinin efsanevi Kaf Dağı'ndan alıyor ve heykel, fotoğraf, baskı, nakış, video, yerleştirme ve minyatür gibi çeşitli mecralarda üretilmiş eserlere yer veriyor. Sanatçının pratiğini Cennet, Araf ve Cehennem kavramlarıyla okumayı öneren “Kaf Dağı'nın Ardında” sergisinde, Canan'ın ışık/gölge, iyi/kötü, içsel/dışsal, gerçeklik/hayal, aydınlık/karanlık gibi ikiliklere dayanan ve insan ruhunun bastırılmış yönlerini, cinleri, gerçeküstü yaratıkları ve arketiplere dayanan figürleri ele alan yeni üretimleri üç kata yayılıyor. Çok boyutlu, çok bedenli, mistik, sembolik, şaşırtıcı ve oldukça cazibeli bir evren yaratmayı hedefleyen sergide, sanatçının kişisel olanın politik olduğu düşüncesinden hareketle kendi bedenini kullandığı yapıtları da yer alıyor.
“Kaf Dağı'nın Ardında”nın giriş katında izleyiciyi karşılayan “Kibele” (2000) adlı fotoğraf, ana tanrıçayı sanatçının kendi bedeniyle temsil eden ve ilk kez sergilenen bir otoportre. Sanatçının yine kendi yüzünü kullanarak resmettiği minyatürlerden “Şahmaran” (2010) ve tüm cinlerin anası “Şehretün'nar” (2011), Cennet, Araf ve Cehennem olarak kurgulanan üç sergi katındaki farklı bilinç halleri arasında izleyiciyi yönlendiriyorlar.
Sergide çokça yer alan mekansal yerleştirmelerin ilki, İstiklal Caddesi seviyesindeki katta yer alan ve bu sergi için mekana özel olarak üretilmiş olan “Hayvanlar Âlemi” (2017). Parlak renkli ve payetli kumaşlarla kaplı ejderha, yılan, Anka kuşu gibi ancak masallarda varolabilecek türden hayvan ve yaratıkların bir araya gelerek oluşturduğu bu masal alemi, Arter'in cam bir vitrinle sokağa açılan kısmına yerleşirken, hem dışarıdan hem de binanın içinden izlenebiliyor.
Cennet başlığı altında aynı kata yerleştirilen bir diğer yeni yapıt, “Ay Işığında Yıkanan Kadınlar” (2017) adlı video. Burgazada'da dolunaylı bir gecede çekilmiş olan bu videoda, bir grup genç kadın yazlık elbiseler içinde, başlarında çiçeklerle adanın tepesinde önce dolunaya doğru kurtlar gibi uluyorlar. Neşeli kahkahalar eşliğinde deniz kenarına yaptıkları yürüyüşten sonra, denizin içinde son bulan bu gizemli ritüel, uzaktaki şehir manzarasıyla karşıtlık oluşturuyor.
Tülden bir silindir şeklinde tavandan yere doğru uzanan ve kendi ekseni etrafında yavaşça dönen “Cennet” (2017) adlı başka bir yeni iş, ışık-gölge oyunu aracılığıyla görünen ve görünmeyenler, gerçek ve kurgusal dünyalar arasında bağlar kuruyor. Yerleştirmede kadın, erkek ve çift cinsiyetli figürler, gökkuşağının yedi rengi ve masalsı yaratıklar eşliğinde dönerlerken, çıplak bedenlerinin gölgeleri de duvarlarda geziniyor.
Duvardaki gölgeler, eril ve dişil özellikleriyle birbirlerine karışırken, onlara yaklaştıkça bizim gölgelerimizle de karışmaya başlıyorlar. “Araf” (2017) ise alt kattaki kurgunun aynısını bu kez Araf teması üzerinden yorumluyor. Gri tonlarının hakim olduğu tül yerleştirmede, melekler ve kuşlar eşliğinde karanlıklardan dışarı doğru süzülen bir karakterin hikayesiyle karşılaşıyoruz. Sergi, ikinci katın tamamına yayılan “Garâib'ül-mevcûdât” (2017) yerleştirmesiyle son buluyor. Bu katta, insan figürleri tamamen kayboluyor ve sahneyi cinler kaplıyor. Tüller üzerine floresan boyalarla çizilmiş cinlerin tamamının karartılmış olan mekâna yayıldığı bu cehennem bizi korkularımızla yüzleşmeye, cin dediklerimizle bir arada olmaya davet ediyor.
Sergiye eşlik eden kitapta, Nazlı Gürlek'in küratoryal sunuş metniyle birlikte Kathy Battista, Tuğba Taş ve Derya Yücel'in sanatçının işlerine farklı perspektiflerden yaklaştıkları, bu kitap için sipariş edilmiş yazıları yer alıyor.
Canan'ın “Kaf Dağı'nın Ardında” başlıklı sergisi süresince düzenli aralıklarla rehberli sergi turları düzenlenecek. İzleyiciler aynı zamanda ücretsiz sesli rehberleri kullanarak Canan'ın yapıtları hakkında ayrıntılı bilgi edinme imkanı bulacaklar.
Sergi, başlığını Arap ve Fars kozmolojisinin efsanevi Kaf Dağı'ndan alıyor ve heykel, fotoğraf, baskı, nakış, video, yerleştirme ve minyatür gibi çeşitli mecralarda üretilmiş eserlere yer veriyor. Sanatçının pratiğini Cennet, Araf ve Cehennem kavramlarıyla okumayı öneren “Kaf Dağı'nın Ardında” sergisinde, Canan'ın ışık/gölge, iyi/kötü, içsel/dışsal, gerçeklik/hayal, aydınlık/karanlık gibi ikiliklere dayanan ve insan ruhunun bastırılmış yönlerini, cinleri, gerçeküstü yaratıkları ve arketiplere dayanan figürleri ele alan yeni üretimleri üç kata yayılıyor. Çok boyutlu, çok bedenli, mistik, sembolik, şaşırtıcı ve oldukça cazibeli bir evren yaratmayı hedefleyen sergide, sanatçının kişisel olanın politik olduğu düşüncesinden hareketle kendi bedenini kullandığı yapıtları da yer alıyor.
“Kaf Dağı'nın Ardında”nın giriş katında izleyiciyi karşılayan “Kibele” (2000) adlı fotoğraf, ana tanrıçayı sanatçının kendi bedeniyle temsil eden ve ilk kez sergilenen bir otoportre. Sanatçının yine kendi yüzünü kullanarak resmettiği minyatürlerden “Şahmaran” (2010) ve tüm cinlerin anası “Şehretün'nar” (2011), Cennet, Araf ve Cehennem olarak kurgulanan üç sergi katındaki farklı bilinç halleri arasında izleyiciyi yönlendiriyorlar.
Sergide çokça yer alan mekansal yerleştirmelerin ilki, İstiklal Caddesi seviyesindeki katta yer alan ve bu sergi için mekana özel olarak üretilmiş olan “Hayvanlar Âlemi” (2017). Parlak renkli ve payetli kumaşlarla kaplı ejderha, yılan, Anka kuşu gibi ancak masallarda varolabilecek türden hayvan ve yaratıkların bir araya gelerek oluşturduğu bu masal alemi, Arter'in cam bir vitrinle sokağa açılan kısmına yerleşirken, hem dışarıdan hem de binanın içinden izlenebiliyor.
Cennet başlığı altında aynı kata yerleştirilen bir diğer yeni yapıt, “Ay Işığında Yıkanan Kadınlar” (2017) adlı video. Burgazada'da dolunaylı bir gecede çekilmiş olan bu videoda, bir grup genç kadın yazlık elbiseler içinde, başlarında çiçeklerle adanın tepesinde önce dolunaya doğru kurtlar gibi uluyorlar. Neşeli kahkahalar eşliğinde deniz kenarına yaptıkları yürüyüşten sonra, denizin içinde son bulan bu gizemli ritüel, uzaktaki şehir manzarasıyla karşıtlık oluşturuyor.
Tülden bir silindir şeklinde tavandan yere doğru uzanan ve kendi ekseni etrafında yavaşça dönen “Cennet” (2017) adlı başka bir yeni iş, ışık-gölge oyunu aracılığıyla görünen ve görünmeyenler, gerçek ve kurgusal dünyalar arasında bağlar kuruyor. Yerleştirmede kadın, erkek ve çift cinsiyetli figürler, gökkuşağının yedi rengi ve masalsı yaratıklar eşliğinde dönerlerken, çıplak bedenlerinin gölgeleri de duvarlarda geziniyor.
Duvardaki gölgeler, eril ve dişil özellikleriyle birbirlerine karışırken, onlara yaklaştıkça bizim gölgelerimizle de karışmaya başlıyorlar. “Araf” (2017) ise alt kattaki kurgunun aynısını bu kez Araf teması üzerinden yorumluyor. Gri tonlarının hakim olduğu tül yerleştirmede, melekler ve kuşlar eşliğinde karanlıklardan dışarı doğru süzülen bir karakterin hikayesiyle karşılaşıyoruz. Sergi, ikinci katın tamamına yayılan “Garâib'ül-mevcûdât” (2017) yerleştirmesiyle son buluyor. Bu katta, insan figürleri tamamen kayboluyor ve sahneyi cinler kaplıyor. Tüller üzerine floresan boyalarla çizilmiş cinlerin tamamının karartılmış olan mekâna yayıldığı bu cehennem bizi korkularımızla yüzleşmeye, cin dediklerimizle bir arada olmaya davet ediyor.
Sergiye eşlik eden kitapta, Nazlı Gürlek'in küratoryal sunuş metniyle birlikte Kathy Battista, Tuğba Taş ve Derya Yücel'in sanatçının işlerine farklı perspektiflerden yaklaştıkları, bu kitap için sipariş edilmiş yazıları yer alıyor.
Canan'ın “Kaf Dağı'nın Ardında” başlıklı sergisi süresince düzenli aralıklarla rehberli sergi turları düzenlenecek. İzleyiciler aynı zamanda ücretsiz sesli rehberleri kullanarak Canan'ın yapıtları hakkında ayrıntılı bilgi edinme imkanı bulacaklar.