İşte böylesi bir bitkinin yarattığı büyü ile, yapraklarından oluşan o eşsiz çayla yolumuza koyulduk. Bu güne kadar yaşamımıza giren çay ve çaya ait ne kadar yaban bitki varsa hepsinin peşine düştük. Onlarca, yüzlerce doğal olarak içilebilen içeceklerin izini aradık. Bazen pazarların sevimli insani coşkusuna kaptırdık kendimizi, bazen de misafir olduk. Sorduk, araştırdık, dinledik, resimledik. Birlikte çay demlemenin verdiği insan sıcaklığına sığındık. Ve tattık. İçtiğimiz yüzlerce çayın tadı halen tazeliğini koruyor. Elbette Anadolu insanımızın sıcaklığı ve misafirperverliği de...
Misafir edildiğimiz evlerde demlenen sadece çay olmuyor. Anılar da, sohbetler de demleniliyor. Genç, çocuk, kadın, erkek fark etmiyor, herkesi kucaklayıveriyor bir bardak çay. Aynı bir bitkinin kökü gibi, yaprağı gibi, çiçeği gibi, tohumları gibi, kabukları gibi, meyveleri gibi. Bu kitapta kekiğin sunduğu rayihayı, papatyanın prensesliğini, karabaşın prensliğini, lavantanın arıyı çağırmasını, anasonun sakinliğini, melissanın huzurunu, limonkamışının serinliğini getirmek istedik bir bardak çayla... Büyülü bitkilerimizin tadını, rengini, aromasını, görselliğinin içinde sunduğu narinliğini paylaşmak istedik. Kimi yabanın çiçeğini anlatırken, kiminin tomurcuğuna takıldık. O albenili yapraklar çekti içine bizleri. Kökler derinliklerinden seslendi bizlere...”
İşte böylesi bir bitkinin yarattığı büyü ile, yapraklarından oluşan o eşsiz çayla yolumuza koyulduk. Bu güne kadar yaşamımıza giren çay ve çaya ait ne kadar yaban bitki varsa hepsinin peşine düştük. Onlarca, yüzlerce doğal olarak içilebilen içeceklerin izini aradık. Bazen pazarların sevimli insani coşkusuna kaptırdık kendimizi, bazen de misafir olduk. Sorduk, araştırdık, dinledik, resimledik. Birlikte çay demlemenin verdiği insan sıcaklığına sığındık. Ve tattık. İçtiğimiz yüzlerce çayın tadı halen tazeliğini koruyor. Elbette Anadolu insanımızın sıcaklığı ve misafirperverliği de...
Misafir edildiğimiz evlerde demlenen sadece çay olmuyor. Anılar da, sohbetler de demleniliyor. Genç, çocuk, kadın, erkek fark etmiyor, herkesi kucaklayıveriyor bir bardak çay. Aynı bir bitkinin kökü gibi, yaprağı gibi, çiçeği gibi, tohumları gibi, kabukları gibi, meyveleri gibi. Bu kitapta kekiğin sunduğu rayihayı, papatyanın prensesliğini, karabaşın prensliğini, lavantanın arıyı çağırmasını, anasonun sakinliğini, melissanın huzurunu, limonkamışının serinliğini getirmek istedik bir bardak çayla... Büyülü bitkilerimizin tadını, rengini, aromasını, görselliğinin içinde sunduğu narinliğini paylaşmak istedik. Kimi yabanın çiçeğini anlatırken, kiminin tomurcuğuna takıldık. O albenili yapraklar çekti içine bizleri. Kökler derinliklerinden seslendi bizlere...”