Bonn Kunst und Ausstellungshalle der Bundesrepublik Deutschland, Münih Staatliches Museum für Völkerkunde ve Viyana Kunsthistorisches Museum'un işbirliğiyle gerçekleştirilen sergide, Almanya'da Etnoloji ve İslam Sanatları Müzesi, Paris'te Guimet Asya Sanatları Ulusal Müzesi, Rusya'da St. Petersburg Devlet Hermitaj Müzesi ile Moğolistan ve Türkiye'nin çeşitli müzelerinden eserler bir araya geldi.
Cengiz Han Hakkında
Başlangıcından bu yana tarihin kaydettiği en büyük, en güçlü, toprakları en geniş alana yayılan devlet. Göçebe bir toplumun içinden doğan ve yüz yıl gibi kısa bir sürede sınırları Pasifik Okyanusu kıyılarından Macaristan ovalarına, İran'dan Rusya steplerine yayılan uçsuz bucaksız bir Dünya İmparatorluğu… Egemen olduğu topraklarda Pax Mongolica (Moğol Barışı) adını verdiğimiz yaklaşık iki yüzyıllık bir ekonomik canlılık ve kültürel değişim dönemini yaratırken bu coğrafyanın kültür tarihinde silinmez izler bırakan, dahiyane bir siyasal/toplumsal proje…
Bu yıl kuruluşunun 800. yılını yaşadığımız Büyük Moğol İmparatorluğu, bütün bu niteliklerini yalnızca bir kişiye, kurucusu efsanevi Cengiz Han'a borçlu değildi elbette. Ancak 13. yüzyıl başlarında Orta Asya bozkırlarında alevlenen ve elli altmış yıl içinde Doğu'dan Batı'ya dünyanın büyük bir bölümünü tutuşturan bu ateşin ilk kıvılcımlarını yaratan o olmuş, gerisini de art arda yerine geçen ve ana çizgileriyle belirlediği devlet projesini geliştirip hayata geçiren, sonra da dünyanın dört bir yanına yayan oğulları ve torunları olmuştu.
Büyük Moğol İmparatorluğu, 13. ve 14. yüzyıllardaki altın çağında Pasifik Okyanusu'ndan Orta Avrupa'ya kadar yayılırken, ilişkiye geçtiği her kültür ve topluluk üstünde de kalıcı izler bıraktı. Moğollar yalnızca çok iyi askerler değildi; ele geçirdikleri toprakları ve egemenlikleri altındaki insanları da son derece iyi yönetiyorlardı. Yetkin bir yönetim modeli, ticaretin teşvik edilmesi, ileri bir haberleşme ve ulaşım sistemiyle yaygın bir kültürel ve dinsel hoşgörü, "Moğol Barışı" olgusunun önemli yapıtaşlarıydı. Bütün bunların sonucunda Asya'yla Avrupa arasında başlayan ticari ürün, düşünce ve kültür ürünleri değişimi, 16. yüzyıla kadar sürüp gidecekti.
Bonn Kunst und Ausstellungshalle der Bundesrepublik Deutschland, Münih Staatliches Museum für Völkerkunde ve Viyana Kunsthistorisches Museum'un işbirliğiyle gerçekleştirilen sergide, Almanya'da Etnoloji ve İslam Sanatları Müzesi, Paris'te Guimet Asya Sanatları Ulusal Müzesi, Rusya'da St. Petersburg Devlet Hermitaj Müzesi ile Moğolistan ve Türkiye'nin çeşitli müzelerinden eserler bir araya geldi.
Cengiz Han Hakkında
Başlangıcından bu yana tarihin kaydettiği en büyük, en güçlü, toprakları en geniş alana yayılan devlet. Göçebe bir toplumun içinden doğan ve yüz yıl gibi kısa bir sürede sınırları Pasifik Okyanusu kıyılarından Macaristan ovalarına, İran'dan Rusya steplerine yayılan uçsuz bucaksız bir Dünya İmparatorluğu… Egemen olduğu topraklarda Pax Mongolica (Moğol Barışı) adını verdiğimiz yaklaşık iki yüzyıllık bir ekonomik canlılık ve kültürel değişim dönemini yaratırken bu coğrafyanın kültür tarihinde silinmez izler bırakan, dahiyane bir siyasal/toplumsal proje…
Bu yıl kuruluşunun 800. yılını yaşadığımız Büyük Moğol İmparatorluğu, bütün bu niteliklerini yalnızca bir kişiye, kurucusu efsanevi Cengiz Han'a borçlu değildi elbette. Ancak 13. yüzyıl başlarında Orta Asya bozkırlarında alevlenen ve elli altmış yıl içinde Doğu'dan Batı'ya dünyanın büyük bir bölümünü tutuşturan bu ateşin ilk kıvılcımlarını yaratan o olmuş, gerisini de art arda yerine geçen ve ana çizgileriyle belirlediği devlet projesini geliştirip hayata geçiren, sonra da dünyanın dört bir yanına yayan oğulları ve torunları olmuştu.
Büyük Moğol İmparatorluğu, 13. ve 14. yüzyıllardaki altın çağında Pasifik Okyanusu'ndan Orta Avrupa'ya kadar yayılırken, ilişkiye geçtiği her kültür ve topluluk üstünde de kalıcı izler bıraktı. Moğollar yalnızca çok iyi askerler değildi; ele geçirdikleri toprakları ve egemenlikleri altındaki insanları da son derece iyi yönetiyorlardı. Yetkin bir yönetim modeli, ticaretin teşvik edilmesi, ileri bir haberleşme ve ulaşım sistemiyle yaygın bir kültürel ve dinsel hoşgörü, "Moğol Barışı" olgusunun önemli yapıtaşlarıydı. Bütün bunların sonucunda Asya'yla Avrupa arasında başlayan ticari ürün, düşünce ve kültür ürünleri değişimi, 16. yüzyıla kadar sürüp gidecekti.