#smrgKİTABEVİ Ceza Hukuku Felsefesine Katkı: Radbruch Formülü -
"…meslekleri nesilden nesile geçen bir tür zanaat olsa da cellatlar mütemadiyen kendilerinin sadece infaz ettiklerini, hüküm vermenin sayın yargıçların görevi olduğuna göndermede bulunarak, kendilerinin mazur olduklarına dikkat çekerler. "Beyefendiler kötülüğü kontrol altına alırlar ve ben onların hükümlerini infaz ederim".
Yargıçlar "…Nasyonal Sosyalist hukukun, yasal haksızlık olduğunu dile getirmiş olsalardı yaşamlarının riske gireceğine işaret ederek Ceza Kanunu'nun 54. maddesindeki ıztırar haline sığınmaktadırlar. Bu da utanılacak bir haldir, çünkü yargıcın ethosu, kendi yaşamı dâhil ne pahasına olursa olsun adalete doğru yönelmektir."
"Yasal haksızlık ile yanlışlığına rağmen geçerli yasalar arasında keskin bir sınır çizmek olanaksızdır. Yine de son derece açıklıkla çizilebilecek bir ayrım çizgisi vardır. Bu sınır, adaletin özü olan eşitliğe teşebbüs dahi edilmeyip, pozitif yasanın çıkarılmasında eşitliğin bilinçli olarak reddedilmesi halinde, yasanın sadece "yanlış hukuk" değil, her halükarda hukukun doğasından tamamen yoksun kalması halidir."
Elinizdeki kitap "görünüşte" Nazi dönemi Almanya'sı hukuksuzluklarını ifşa ediyor ve gelecek günler Almanya'sına bu tecrübelerin tekrar etmemesi için yol gösteriyor. Fakat korkarız ki hukuk demeye dilinizin varmayacağı yasama ve yargı uygulamalarını tanıdık bulacaksınız.
Mutlak bir adaletsizliğin yaşandığı vakitte Radbruch, emri hukuktan, intikamı adaletten ayıran formülünü sunuyor. Bu formül o günden beri hukukun yeniden tesis edilebilmesi ve anlamlı bir adalet tartışması için bir imkan olarak görülüyor.
"…meslekleri nesilden nesile geçen bir tür zanaat olsa da cellatlar mütemadiyen kendilerinin sadece infaz ettiklerini, hüküm vermenin sayın yargıçların görevi olduğuna göndermede bulunarak, kendilerinin mazur olduklarına dikkat çekerler. "Beyefendiler kötülüğü kontrol altına alırlar ve ben onların hükümlerini infaz ederim".
Yargıçlar "…Nasyonal Sosyalist hukukun, yasal haksızlık olduğunu dile getirmiş olsalardı yaşamlarının riske gireceğine işaret ederek Ceza Kanunu'nun 54. maddesindeki ıztırar haline sığınmaktadırlar. Bu da utanılacak bir haldir, çünkü yargıcın ethosu, kendi yaşamı dâhil ne pahasına olursa olsun adalete doğru yönelmektir."
"Yasal haksızlık ile yanlışlığına rağmen geçerli yasalar arasında keskin bir sınır çizmek olanaksızdır. Yine de son derece açıklıkla çizilebilecek bir ayrım çizgisi vardır. Bu sınır, adaletin özü olan eşitliğe teşebbüs dahi edilmeyip, pozitif yasanın çıkarılmasında eşitliğin bilinçli olarak reddedilmesi halinde, yasanın sadece "yanlış hukuk" değil, her halükarda hukukun doğasından tamamen yoksun kalması halidir."
Elinizdeki kitap "görünüşte" Nazi dönemi Almanya'sı hukuksuzluklarını ifşa ediyor ve gelecek günler Almanya'sına bu tecrübelerin tekrar etmemesi için yol gösteriyor. Fakat korkarız ki hukuk demeye dilinizin varmayacağı yasama ve yargı uygulamalarını tanıdık bulacaksınız.
Mutlak bir adaletsizliğin yaşandığı vakitte Radbruch, emri hukuktan, intikamı adaletten ayıran formülünü sunuyor. Bu formül o günden beri hukukun yeniden tesis edilebilmesi ve anlamlı bir adalet tartışması için bir imkan olarak görülüyor.