Dışarıdaki her şey gerçekdışıydı, bir gösteri gibi, küçük bir delikten izlenen bir gösteri… Sadece kendisi uymuyordu buraya. Omuzlarını ağrıyormuş gibi geriye iterek hırçın hırçın iç geçirdi. Kolları bir tahriş hissiyle sızlıyor, kafasından adeta bir tıslama geliyordu. Uzun bir müddet sadece kendini dizginlemeye çalışarak, dişleri sıkılı, oturdu… Onu memnun edebilecek ya da zihnini rahatlatacak hiçbir şey olmadığından, geriye kalan tek şey bu rahatsızlığa katlanmaktı. Kendisini hayatın bedeninde yerinden oynamış bir eklem gibi hissediyordu: Zihninde çıkık bir parmak görüyordu, şişmiş, morarmış, acılar içinde. Mesele, kendini nasıl tekrar eklemine oturtacağıydı.
Öğrencisine âşık olan evli ve çocuklu bir müzisyen, onun aşkına karşılık veren romantik bir genç kadın, tutkuyla arzulanan ama koşulların imkânsız kıldığı bir birliktelik… Konu hiçbirimize yabancı olmamakla birlikte, Lawrence'ın edebi ustalığı romanı basit bir aşk hikâyesinin çok ötesine taşıyor. Ruhsal çözümlemelerdeki derinlik ve özellikle de yaratıcı tasvirler edebiyatseverlere etkileyici bir okuma sunuyor. Çizgiyi Aşmak, yıllanmış şarap gibi, zamanla tadından hiçbir şey yitirmeyen o ender eserlerden…
YAZAR İngiliz yazar, eleştirmen, şair ve ressam David Herbert Lawrence 1885'te Nottinghamshire'da doğdu. Çocukluğu yoksulluk ve aile kavgaları içinde geçti. Nottingham Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra öğretmenliğe başladı; ilk romanı Ak Ta- vuskuşu'nun (1911) yayımlanmasının ardından kariyer olarak yazarlığa yöneldi. 1912 yılında, evli ve çocuklu bir kadın olan Frieda von Richthofen'a âşık oldu ve birlikte Bavyera'ya kaçıp iki yıl sonra evlendiler. 1914'te Lawrence'ın romanı Oğullar ve Sevgililer, ertesi yıl da Gökkuşağı yayımlandı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Lawrence ve eşi Almanlar için casusluk yapmakla suçlanıp 1917'de Cornwall'dan sürüldüler. İltica etmelerine ancak 1919 yılında izin verildi ve o tarihten sonra çift, daha ziyade göçebe bir hayata başladı. Dolaştıkları yerler yazarın gezi kitaplarında ölümsüzleşti.