#smrgKİTABEVİ Çukurova Tıp Tarihi : İlk Çağlardan Günümüze - 2016
Bunun için kentimizin bulunduğu bölgenin en eski ismini, yani Kizzuwatna'yı kendimize baz almaya karar verdik. Dolayısıyla Adana şehri merkez olmak üzere, arkeologların tarif ettiği Kizzuwatna sınırının içinde yer alan tıbbi yaşamı yazmak üzere yola çıktık. Bu kararımız; kitabın ismini de Adana olmaktan öteye, Kizzuwatna'yı bugün karşılayabilecek şekilde, Çukurova'ya değiştirmemize neden oldu...
"İlk Çağlardan Günümüze Çukurova Tıp Tarihi" ismi böylece doğdu. İkincisi; Çukurova geniş bir yer, geriye doğru gideceğimiz tarih de en az 4000 yıl olunca, çalışmayı daha geniş bir kadroyla yapıp, daha çok bilgiye ulaşma yolunu seçmeye karar verdik. Bunun için konusunda uzman bir çok arkadaşımızdan destek aldık, ortak bir çalışma ortaya çıkardık. Hep beraber (tarihi gazeteler de dahil) bir çok yerli ve yabancı yayını taradık. Kitabın çok yazarlı olarak çıkmasının altında bu kararımız bulunmaktadır. (Ancakkitabın çok yazarlı olması nedeniyle bazı konular yeniden ele alınmış olabilirler.)
Üçüncüsü; Aslında salt bölgemize özgü değil, ülkeye özgü bir olgu olmasına rağmen, Çukurova'daki tıp yaşantısını da yakından ilgilendiren bazı konuları ilgi alanımızdan koparamadık. Örneğin "Cumhuriyetten Günümüze Sağlık Politikaları" gibi ülke sathını ilgilendiren konulara da girdik.
Çözmemiz gereken sorunları da şöyle tanımlayabiliriz; En önemli sorun ilgisizlikti. İlgisizlikten kastımız güncel sağlık kuruluşlarının yöneticilerinin konuyu önemsememesidir. Şu an sağlık hizmeti veren kuruluşların çoğu yazdığımız mektuplara da, sözlü iletişime de yanıt vermedi. Bunlar içinde Adana İl Sağlık Müdürlüğünün geçmişleriyle ilgili hiç bir belge ve bilgi olmadığına dair bize yazı yazması çok ironiktir. Buna rağmen Sıtma ve Tropikal Hastalıklar Eğitim ve Araştırma Merkezi gibi çok ilgili olan kuruluşların da olduğunu belirtmeliyiz. Diğer bir sorun ise, bazı dönemlerin karanlıkta olmasıydı. Bu bize yazılı kayıt bırakma alışkanlığının önemini gösterdi. Örneğin Cumhuriyet döneminde açılan özel hastanelerle ilgili kayıtlara neredeyse ulaşamadık. Ramazanoğulları dönemi de böylesine karanlık...
Oysa Adana'daki yabancı misyoner hastaneleriyle ilgili o kadar çok kayıt ve bilgiye ulaştık ki, bu da tarihi ile övünen bir ulusun, tarihini oluşturmaya katkı koymaması gibi bir paradoksu ortaya koyuyordu.
Bu tespitlerden yola çıkarak; biz ne kadar çalışırsak çalışalım, hala eksik bir şeyler kalacağı sonucuna vardık. Ama şimdiye kadar hiç bir araya getirilmeyen bilgilerin, bazı eksiklerle de olsa birleştirilmesinin önemini de gördük. Biz şimdi hazırlayabildiğimiz kadarını hazırlar, geri kalanını bizden sonra gelecek araştırmacılara bırakabilirdik. Bu yüzden aramıza tecrübelilerin yanında, genç arkadaşları da aldık ki, gelecekle ilgili de bir umut taşıyabilelim. Sonuç olarak işte elinizdeki bu kitap çıktı...
Bunun için kentimizin bulunduğu bölgenin en eski ismini, yani Kizzuwatna'yı kendimize baz almaya karar verdik. Dolayısıyla Adana şehri merkez olmak üzere, arkeologların tarif ettiği Kizzuwatna sınırının içinde yer alan tıbbi yaşamı yazmak üzere yola çıktık. Bu kararımız; kitabın ismini de Adana olmaktan öteye, Kizzuwatna'yı bugün karşılayabilecek şekilde, Çukurova'ya değiştirmemize neden oldu...
"İlk Çağlardan Günümüze Çukurova Tıp Tarihi" ismi böylece doğdu. İkincisi; Çukurova geniş bir yer, geriye doğru gideceğimiz tarih de en az 4000 yıl olunca, çalışmayı daha geniş bir kadroyla yapıp, daha çok bilgiye ulaşma yolunu seçmeye karar verdik. Bunun için konusunda uzman bir çok arkadaşımızdan destek aldık, ortak bir çalışma ortaya çıkardık. Hep beraber (tarihi gazeteler de dahil) bir çok yerli ve yabancı yayını taradık. Kitabın çok yazarlı olarak çıkmasının altında bu kararımız bulunmaktadır. (Ancakkitabın çok yazarlı olması nedeniyle bazı konular yeniden ele alınmış olabilirler.)
Üçüncüsü; Aslında salt bölgemize özgü değil, ülkeye özgü bir olgu olmasına rağmen, Çukurova'daki tıp yaşantısını da yakından ilgilendiren bazı konuları ilgi alanımızdan koparamadık. Örneğin "Cumhuriyetten Günümüze Sağlık Politikaları" gibi ülke sathını ilgilendiren konulara da girdik.
Çözmemiz gereken sorunları da şöyle tanımlayabiliriz; En önemli sorun ilgisizlikti. İlgisizlikten kastımız güncel sağlık kuruluşlarının yöneticilerinin konuyu önemsememesidir. Şu an sağlık hizmeti veren kuruluşların çoğu yazdığımız mektuplara da, sözlü iletişime de yanıt vermedi. Bunlar içinde Adana İl Sağlık Müdürlüğünün geçmişleriyle ilgili hiç bir belge ve bilgi olmadığına dair bize yazı yazması çok ironiktir. Buna rağmen Sıtma ve Tropikal Hastalıklar Eğitim ve Araştırma Merkezi gibi çok ilgili olan kuruluşların da olduğunu belirtmeliyiz. Diğer bir sorun ise, bazı dönemlerin karanlıkta olmasıydı. Bu bize yazılı kayıt bırakma alışkanlığının önemini gösterdi. Örneğin Cumhuriyet döneminde açılan özel hastanelerle ilgili kayıtlara neredeyse ulaşamadık. Ramazanoğulları dönemi de böylesine karanlık...
Oysa Adana'daki yabancı misyoner hastaneleriyle ilgili o kadar çok kayıt ve bilgiye ulaştık ki, bu da tarihi ile övünen bir ulusun, tarihini oluşturmaya katkı koymaması gibi bir paradoksu ortaya koyuyordu.
Bu tespitlerden yola çıkarak; biz ne kadar çalışırsak çalışalım, hala eksik bir şeyler kalacağı sonucuna vardık. Ama şimdiye kadar hiç bir araya getirilmeyen bilgilerin, bazı eksiklerle de olsa birleştirilmesinin önemini de gördük. Biz şimdi hazırlayabildiğimiz kadarını hazırlar, geri kalanını bizden sonra gelecek araştırmacılara bırakabilirdik. Bu yüzden aramıza tecrübelilerin yanında, genç arkadaşları da aldık ki, gelecekle ilgili de bir umut taşıyabilelim. Sonuç olarak işte elinizdeki bu kitap çıktı...