#smrgKİTABEVİ Cumhuriyet Döneminde Türkiye Matbaacılık Tarihi -
Dünyada benzeri görülmeyen bir hızda gerçekleştirilen bu kökten değişimin sonunda matbaalar ve yayın organları büyük bir sarsıntı geçiriyorlar. Ancak devlet desteğini de arkasına alan matbaacılık sektörü bir süre sonra kendini toparlıyor. Bu dönemin altı çizilmesi gereken bir diğer olgusu ise, devlet eliyle kurulan matbaalar... Devlet matbaaları, hızla yeni bir ülke kurma yolunda ilerleyen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin basım yayın alanındaki motorları olarak karşımıza çıkıyor.
Kitap, önce Cumhuriyet'in ilk çeyrek yüzyılına odaklanıyor. Bu yıllarda matbaacılık alanındaki özel sektör firmaları genellikle İstanbul'un Babıali semtinde toplanıyor. Bir bölümünün geçmişleri Osmanlı'ya uzanan bu matbaaların çoğu küçük ve orta ölçekte kuruluşlar. Daha büyük çapta matbaalar ise gazetelerin kendi bünyelerinde kurulmuş. Akçura, kitabında tipo matbaacılığın egemen olduğu bu dönemi ayrıntılarıyla ele alıyor. Ayrıca Cumhuriyet Halk Fırkası'nın 1932 yılında yaptırdığı bir araştırmanın peşine düşerek Anadolu'daki matbaaların genel bir görünümünü aktarmaya çalışıyor.
Kitapta basım sanayinin en önemli hammaddesi olan kağıdın Türkiye serüveni de detaylı olarak anlatılıyor. Kitapta İzmit'te kurulan ilk kağıt fabrikamız, devletin kağıt tahsisinin yarattığı sorunlar, matbaacıların kağıt ithali için yaptığı çalışmalar ayrıntılarıyla ele alıyor. Tipo döneminin ardından sektöre hakim olan ofset matbaacılık, neredeyse kitabın ikinci yarısının ana konusu. Bu bölüm pek bilinmeyen “ofsetin öncüleri”nin çabalarını aktararak başlıyor.
Cumhuriyet Döneminde Türkiye Matbaacılık Tarihi (CDTMT) kitabının bize gösterdiği gibi, ofsetin kaçınılmaz yükselişi gazeteciliğin de bu yönde köklü bir dönüşüm geçirmesine neden oluyor. Kitabın son bölümünde matbaacılık sektörünün 1980'lerden bugüne uzanan gelişimini özetleyerek çalışmasını noktalıyor.
Akçura'nın çalışması, bugüne kadar yayıncılık tarihinin sınırlı bir parçası olarak ele alınmış olan Cumhuriyet dönemi matbaacılık tarihini ayrıntılarıyla aktarmayı görsel malzemeyle konunun daha iyi kavranmasını başarıyor. Anılar, makaleler, arşiv malzemeleri ve yaşayan tanıklarla yapılan yüz yüze görüşmelerle zenginleştirilen kitap, görsel yanıyla da öne çıkıyor. Yeşim Demir imzasını taşıyan grafik tasarım yüzlerce sağlamayı amaçlıyor.
Dünyada benzeri görülmeyen bir hızda gerçekleştirilen bu kökten değişimin sonunda matbaalar ve yayın organları büyük bir sarsıntı geçiriyorlar. Ancak devlet desteğini de arkasına alan matbaacılık sektörü bir süre sonra kendini toparlıyor. Bu dönemin altı çizilmesi gereken bir diğer olgusu ise, devlet eliyle kurulan matbaalar... Devlet matbaaları, hızla yeni bir ülke kurma yolunda ilerleyen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin basım yayın alanındaki motorları olarak karşımıza çıkıyor.
Kitap, önce Cumhuriyet'in ilk çeyrek yüzyılına odaklanıyor. Bu yıllarda matbaacılık alanındaki özel sektör firmaları genellikle İstanbul'un Babıali semtinde toplanıyor. Bir bölümünün geçmişleri Osmanlı'ya uzanan bu matbaaların çoğu küçük ve orta ölçekte kuruluşlar. Daha büyük çapta matbaalar ise gazetelerin kendi bünyelerinde kurulmuş. Akçura, kitabında tipo matbaacılığın egemen olduğu bu dönemi ayrıntılarıyla ele alıyor. Ayrıca Cumhuriyet Halk Fırkası'nın 1932 yılında yaptırdığı bir araştırmanın peşine düşerek Anadolu'daki matbaaların genel bir görünümünü aktarmaya çalışıyor.
Kitapta basım sanayinin en önemli hammaddesi olan kağıdın Türkiye serüveni de detaylı olarak anlatılıyor. Kitapta İzmit'te kurulan ilk kağıt fabrikamız, devletin kağıt tahsisinin yarattığı sorunlar, matbaacıların kağıt ithali için yaptığı çalışmalar ayrıntılarıyla ele alıyor. Tipo döneminin ardından sektöre hakim olan ofset matbaacılık, neredeyse kitabın ikinci yarısının ana konusu. Bu bölüm pek bilinmeyen “ofsetin öncüleri”nin çabalarını aktararak başlıyor.
Cumhuriyet Döneminde Türkiye Matbaacılık Tarihi (CDTMT) kitabının bize gösterdiği gibi, ofsetin kaçınılmaz yükselişi gazeteciliğin de bu yönde köklü bir dönüşüm geçirmesine neden oluyor. Kitabın son bölümünde matbaacılık sektörünün 1980'lerden bugüne uzanan gelişimini özetleyerek çalışmasını noktalıyor.
Akçura'nın çalışması, bugüne kadar yayıncılık tarihinin sınırlı bir parçası olarak ele alınmış olan Cumhuriyet dönemi matbaacılık tarihini ayrıntılarıyla aktarmayı görsel malzemeyle konunun daha iyi kavranmasını başarıyor. Anılar, makaleler, arşiv malzemeleri ve yaşayan tanıklarla yapılan yüz yüze görüşmelerle zenginleştirilen kitap, görsel yanıyla da öne çıkıyor. Yeşim Demir imzasını taşıyan grafik tasarım yüzlerce sağlamayı amaçlıyor.