Bugünün dünyasında ulusların geleceği, en başta bir Medeni Kanuna sahip olmalarına, bunun yanında diğer tüm kanunlarının da medeni olmasına bağlıdır. Çünkü insanların medeni olmasını sağlamanın ön koşulu kuralların medeni olmasıdır. Türk toplumu da, hukukçuları da bu kaçınılmaz gerçeği Cumhuriyetin ilanından çok daha önce sezmiş ve bu yolda çabalar göstermiştir. Cumhuriyet devrimleri de, bu çabaların meyve verebileceği, tüm fikirlerin sonunda bir araya toplanabileceği ortamı sağlamıştır.
Tarihi belgesel romanlarıyla tanıdığımız Sezen Özol, bu kez bir hukuk tarihi araştırmasıyla karşımıza çıkıyor. Hukukun yozlaşmasına ve siyasallaşmasına karşı mücadele ederek geçen altmış yıllık hukukçuluk yaşamı sonunda, toplumun hukukçuya gösterdiği saygıyla birlikte, hukukçunun yüklendiği insani yükümlülükleri bir çeşit emir telakki ediyor ve Türk hukuk sisteminin yüzyıllar içindeki evrimini okuyucusuna sunuyor.
Bugünün dünyasında ulusların geleceği, en başta bir Medeni Kanuna sahip olmalarına, bunun yanında diğer tüm kanunlarının da medeni olmasına bağlıdır. Çünkü insanların medeni olmasını sağlamanın ön koşulu kuralların medeni olmasıdır. Türk toplumu da, hukukçuları da bu kaçınılmaz gerçeği Cumhuriyetin ilanından çok daha önce sezmiş ve bu yolda çabalar göstermiştir. Cumhuriyet devrimleri de, bu çabaların meyve verebileceği, tüm fikirlerin sonunda bir araya toplanabileceği ortamı sağlamıştır.
Tarihi belgesel romanlarıyla tanıdığımız Sezen Özol, bu kez bir hukuk tarihi araştırmasıyla karşımıza çıkıyor. Hukukun yozlaşmasına ve siyasallaşmasına karşı mücadele ederek geçen altmış yıllık hukukçuluk yaşamı sonunda, toplumun hukukçuya gösterdiği saygıyla birlikte, hukukçunun yüklendiği insani yükümlülükleri bir çeşit emir telakki ediyor ve Türk hukuk sisteminin yüzyıllar içindeki evrimini okuyucusuna sunuyor.