Cumhuriyet'in ne olduğu ve Türkiye'de nasıl bir cumhuriyetçi siyasal yapının kurulmuş olduğunu belirlemeye yönelen bu çalışmada, öncelikle cevap aranan soru, cumhuriyet olgusunun bir devlet biçimine mi, yoksa bir yönetim biçimine mi karşılık geldiğidir.
Cumhuriyet, bir yönetim biçimidir. Bu anlamda, toplumsal hayatı en az sorunla sürdürebilmenin yolunu da bulmuştur: Bireyler, kişisel çıkarlarını bir kenara bırakacak ve toplum için yararlı olduğu düşünülen değerlerle ve siyasal otoritelerce oluşturulan "ortak yarar" doğrultusunda davranmaya yöneleceklerdir. Bireyi toplum karşısında ikincil konuma iten bu özelliğiyle cumhuriyet, demokrasiye bir karşıtlık oluşturmaktadır. Bu çalışmada ele alındığı biçimiyle, bir cumhuriyet'i demokratikleştirmeye çalışmak, aslında onu öldürmeye çalışmak demektir. Çünkü cumhuriyet ve demokrasi, farklı insan tipolojileri üzerinde kurulabilen, farklı toplum ve birey algıları olan, bu nedenle de birarada yaşamak adına farklı toplumsal birliktelik modelleri geliştiren yönetim anlayışlarıdır. Kısacası, cumhuriyet ve demokrasi uzlaşabilen değil, aslında birbirine rakip olan iki politik ve sosyal düzen modelidir.
Elinizdeki kitap, çalışmanın teorik boyutunu karşılayan "Cumhuriyetçi Paradigma" ve Türkiye modeline karşılık gelen "Paradigmatik Cumhuriyet" adıyla, okuru bu konu hakkında derinlemesine düşünmeye davet ediyor. (Arka kapaktan)
Cumhuriyet'in ne olduğu ve Türkiye'de nasıl bir cumhuriyetçi siyasal yapının kurulmuş olduğunu belirlemeye yönelen bu çalışmada, öncelikle cevap aranan soru, cumhuriyet olgusunun bir devlet biçimine mi, yoksa bir yönetim biçimine mi karşılık geldiğidir.
Cumhuriyet, bir yönetim biçimidir. Bu anlamda, toplumsal hayatı en az sorunla sürdürebilmenin yolunu da bulmuştur: Bireyler, kişisel çıkarlarını bir kenara bırakacak ve toplum için yararlı olduğu düşünülen değerlerle ve siyasal otoritelerce oluşturulan "ortak yarar" doğrultusunda davranmaya yöneleceklerdir. Bireyi toplum karşısında ikincil konuma iten bu özelliğiyle cumhuriyet, demokrasiye bir karşıtlık oluşturmaktadır. Bu çalışmada ele alındığı biçimiyle, bir cumhuriyet'i demokratikleştirmeye çalışmak, aslında onu öldürmeye çalışmak demektir. Çünkü cumhuriyet ve demokrasi, farklı insan tipolojileri üzerinde kurulabilen, farklı toplum ve birey algıları olan, bu nedenle de birarada yaşamak adına farklı toplumsal birliktelik modelleri geliştiren yönetim anlayışlarıdır. Kısacası, cumhuriyet ve demokrasi uzlaşabilen değil, aslında birbirine rakip olan iki politik ve sosyal düzen modelidir.
Elinizdeki kitap, çalışmanın teorik boyutunu karşılayan "Cumhuriyetçi Paradigma" ve Türkiye modeline karşılık gelen "Paradigmatik Cumhuriyet" adıyla, okuru bu konu hakkında derinlemesine düşünmeye davet ediyor. (Arka kapaktan)