Ancak, birbirinin tam karşıtı olan bu iki savın yine de anlaştıkları bir nokta vardır: Bugünkü düzenin oluşmasında DP'nin payını azımsamak olanaksızdır. Öyleyse, bugünü çözümlemek isteyenlerin, geçen yüzyılın ortalarına uzanıp o günlerin siyasal havasını solumaları gerekiyor.
Elinizdeki kitap, işte böyle bir yolculuğa çıkmak isteyenlere yoldaş olma dileğiyle yazılmıştır.
Cem Eroğul, "DEMOKRAT PARTİ: Tarihi ve İdeolojisi" kitabının yeni önsözünde, kitabın yeniden basılmasının güncel bir yararından söz ediyor: "Demokrat Parti'ye ilişkin olarak yaratılmaya çalışılan söylencenin maskesini düşürmek."
"... 1954 seçimlerinde muhalefete oy verdi diye, Malatya ikiye bölünmüş, Kırşehir ise ilçe haline getirilmiştir. Aynı yıl kabul edilen bir genel azil (görevden alma) yasasıyla, hükümete, yüksek yargıçlar ile üniversite öğretim üyeleri dahil, beğenmediği her memuru keyfince işten atma yetkisi tanınmış ve bu işlemlere karşı yargı yolu kapatılmıştır. Kasım 1955'te Demokrat Parti grubunun bile artık dayanamayıp ayaklanması sonucunda yalnızca birkaç aylığına duraklayan bu keyfi ve baskıcı yönetim anlayışı, 1956 yılının Nisan-Mayıs aylarından başlayarak artık büyük bir hızla baş edilmez duruma gelmiştir. 1956'da kabul edilen bir yasayla, siyasal partilerin seçim zamanı dışında açık hava toplantısı düzenlemeleri yasaklanmış, kapalı toplantılar ise mahallin en büyük mülkiye amirinin iznine bağlanmıştır. Basına karşı hep daha baskıcı yeni düzenlemeler yapılmış, o günlerden DP'nin yıkılışına dek, cezaevine girmek muhalif gazeteciliğin olağan yazgısı durumuna getirilmiştir. Menderes öylesine durdurulamaz hale gelmiştir ki, Demokrat Parti'nin dört kurucusundan ve 1946-50 muhalefetinin önderlerinden biri olan Fuat Köprülü, daha 1957 seçimlerinin arifesinde şu sözleri söyleme gereğini duymuştur: 'Bu seçim mücadelesi, tek parti, tek şef sistemini canlandırmak isteyen bir adama karşı koca bir milletin mücadelesidir.' Bu son seçimi de kazanan Demokrat Parti, içtüzük değişikliğiyle artık meclis içinde muhalefeti de susturma yoluna gitmiştir. Ondan sonra baskı artık dayanılmaz hale gelmiştir. ..."
Ancak, birbirinin tam karşıtı olan bu iki savın yine de anlaştıkları bir nokta vardır: Bugünkü düzenin oluşmasında DP'nin payını azımsamak olanaksızdır. Öyleyse, bugünü çözümlemek isteyenlerin, geçen yüzyılın ortalarına uzanıp o günlerin siyasal havasını solumaları gerekiyor.
Elinizdeki kitap, işte böyle bir yolculuğa çıkmak isteyenlere yoldaş olma dileğiyle yazılmıştır.
Cem Eroğul, "DEMOKRAT PARTİ: Tarihi ve İdeolojisi" kitabının yeni önsözünde, kitabın yeniden basılmasının güncel bir yararından söz ediyor: "Demokrat Parti'ye ilişkin olarak yaratılmaya çalışılan söylencenin maskesini düşürmek."
"... 1954 seçimlerinde muhalefete oy verdi diye, Malatya ikiye bölünmüş, Kırşehir ise ilçe haline getirilmiştir. Aynı yıl kabul edilen bir genel azil (görevden alma) yasasıyla, hükümete, yüksek yargıçlar ile üniversite öğretim üyeleri dahil, beğenmediği her memuru keyfince işten atma yetkisi tanınmış ve bu işlemlere karşı yargı yolu kapatılmıştır. Kasım 1955'te Demokrat Parti grubunun bile artık dayanamayıp ayaklanması sonucunda yalnızca birkaç aylığına duraklayan bu keyfi ve baskıcı yönetim anlayışı, 1956 yılının Nisan-Mayıs aylarından başlayarak artık büyük bir hızla baş edilmez duruma gelmiştir. 1956'da kabul edilen bir yasayla, siyasal partilerin seçim zamanı dışında açık hava toplantısı düzenlemeleri yasaklanmış, kapalı toplantılar ise mahallin en büyük mülkiye amirinin iznine bağlanmıştır. Basına karşı hep daha baskıcı yeni düzenlemeler yapılmış, o günlerden DP'nin yıkılışına dek, cezaevine girmek muhalif gazeteciliğin olağan yazgısı durumuna getirilmiştir. Menderes öylesine durdurulamaz hale gelmiştir ki, Demokrat Parti'nin dört kurucusundan ve 1946-50 muhalefetinin önderlerinden biri olan Fuat Köprülü, daha 1957 seçimlerinin arifesinde şu sözleri söyleme gereğini duymuştur: 'Bu seçim mücadelesi, tek parti, tek şef sistemini canlandırmak isteyen bir adama karşı koca bir milletin mücadelesidir.' Bu son seçimi de kazanan Demokrat Parti, içtüzük değişikliğiyle artık meclis içinde muhalefeti de susturma yoluna gitmiştir. Ondan sonra baskı artık dayanılmaz hale gelmiştir. ..."