Derviş Yola Düşmeli
Eyyüp Akyüz, dergilerde ve gazetelerde edebi çalışmalarını yoğun şekilde yürüten bir yazar. Uzun soluklu çalışmalarıyla, gündemin nabzını tutan soruşturmalarıyla ilgi çeken projelerin içinde yer alan Eyyüp Akyüz, bu kez karşımıza MGV Yayınlarından Dervişhane adlı bir modern derviş öyküsü ile çıktı. Bir dervişlik hikâyesi ile karşı karşıya kalınca okur, ister istemez kendini farklı bir dünyanın ferdi gibi görmeye başlıyor. Simyacı, Ferrarisini Satan Bilge gibi romanların ya da Halil Cibran, Tagore gibi yazarların dünyasında bir geziye çıkmaya hazırlanıyor bir anda. Fakat sayfalar arasında ilerledikçe görülüyor ki yazarın satır satır içimize dizdiği aforizmalar, bir şair ruhunun imbiğinden süzülen billur şiir tadında ve özgün bir sese sahip.
Kafasındaki sorulara cevap arayan bir gencin kendince bulduğu çıkış yollarının hepsi de içindeki boşluğu büyütünce yola düşüyor genç adam. Ta ki bir ihtiyarın fakirhanesini bulana dek. Samimiyet, yürekten kucaklama, her şeyden azade, her şeyden kurtarılmış bir kalbin sıcaklığını bulunca genç, teslim ediyor kalbini ihtiyara.
Her şey yola düşmekle başlar. Yürüyen durana göre kazançlıdır sözünden hareketle aramak ve bulmak için yolları kendine yoldaş eylemeli her kalbi yanık. Dervişhane'nin genci de böyle yapıyor ve kendini bulana dek yolları arşınlıyor.
Otuz Gün Süren Kalp Kalbe Bir Yolculuk
Kitap, otuz gün süren yolculuk sunuyor bizlere. Genç için "otuz gün" süre veriyor ihtiyar. Kafasında dönüp duran sorulara cevap bulması için otuz gün. Kitabın temelini de bu günlükler oluşturuyor. Günlükler şeklinde ilerliyor kitap. Gencin her gün artan sorularına sabırla ve büyük bir bilgelikle cevaplar veriyor ihtiyar.
Sorular da cevaplar da hem bir şair kaleminden çıktığını ispatlıyor hem de büyük bir zekâ ürünü diyaloglar. Genç soruyor: "Rüzgârdan yardım almak için ne yapmalı üstâd?" "Her şeyi hazır etmeli. Tek eksik rüzgâr olmalı ki o da gelip bir el atsın." diye cevaplıyor ihtiyar.
Gencin soruları aslında hepimizin kafasında dönüp duran sorulardan oluşuyor. Fakat gencin sorulan sorma şekli, soruların yeni soruları doğurması ve ortaya çıkan yorumlar insanın zihnini açacak zenginlikte. Kafa karıştıran sorular, dünyayı kurcalayan bilinmezler tarzındaki sorular hem okuyucunun ilgisini sürekli açık tutuyor, hem de kafalardaki soru işaretlerine cevaplar buluyor.
"Sahici dost kimdir?" gibi klâsik bir soruya ihtiyarın verdiği "Tüccar olmayandır." cevabı bir anda olayı gizemli bir mecraya çekebiliyor. Olaylara yaklaşım ve bakış açısı derinleştikçe, keyifli bir okumanın da içine girmek mümkün oluyor.
Fakirhane Dervişhane Oluyor
Gencin otuz gün önce girdiği ihtiyarın fakirhanesi, gence öyle güzel bir yol açıyor ki ilk gün kafasındaki sorularla boğuşan genç için bir nevi okul oluyor burası. Sorular soran genç bir anda ihtiyarın sorularına cevap verir hale geliyor.
Klâsik öykü formatlarından uzak bir çalışmayla karşımıza çıkan Eyyüp Akyüz, gün gün ilerleyen hikmetlerin kapılarını teker teker açarak kalbimize dokunmayı başarıyor. Dilimizin ucuna gelip de bir türlü ifade edemediğimiz birçok hakikati, ihtiyarın sözleriyle aslında hepimize bir mesaj olarak iletiyor.
"Her şeyi daha iyi anlamak için televizyonları kapatın" diyor ihtiyar. Kalpleri karartan her şeyden uzaklaşıp kalpleri keşfetmek isteyenler için, kendi gönül hanelerini dervişhaneye dönüştürmek için kendi kalplerinin cevherini yakalamaları gerek. Eyyüp Akyüz'ün Dervişhane'si bizlere ipuçlarını veriyor. Gerisi de yola düşmeyi bekleyen gönüllere kalıyor. - Mustafa uçurum, İzdiham
Derviş Yola Düşmeli
Eyyüp Akyüz, dergilerde ve gazetelerde edebi çalışmalarını yoğun şekilde yürüten bir yazar. Uzun soluklu çalışmalarıyla, gündemin nabzını tutan soruşturmalarıyla ilgi çeken projelerin içinde yer alan Eyyüp Akyüz, bu kez karşımıza MGV Yayınlarından Dervişhane adlı bir modern derviş öyküsü ile çıktı. Bir dervişlik hikâyesi ile karşı karşıya kalınca okur, ister istemez kendini farklı bir dünyanın ferdi gibi görmeye başlıyor. Simyacı, Ferrarisini Satan Bilge gibi romanların ya da Halil Cibran, Tagore gibi yazarların dünyasında bir geziye çıkmaya hazırlanıyor bir anda. Fakat sayfalar arasında ilerledikçe görülüyor ki yazarın satır satır içimize dizdiği aforizmalar, bir şair ruhunun imbiğinden süzülen billur şiir tadında ve özgün bir sese sahip.
Kafasındaki sorulara cevap arayan bir gencin kendince bulduğu çıkış yollarının hepsi de içindeki boşluğu büyütünce yola düşüyor genç adam. Ta ki bir ihtiyarın fakirhanesini bulana dek. Samimiyet, yürekten kucaklama, her şeyden azade, her şeyden kurtarılmış bir kalbin sıcaklığını bulunca genç, teslim ediyor kalbini ihtiyara.
Her şey yola düşmekle başlar. Yürüyen durana göre kazançlıdır sözünden hareketle aramak ve bulmak için yolları kendine yoldaş eylemeli her kalbi yanık. Dervişhane'nin genci de böyle yapıyor ve kendini bulana dek yolları arşınlıyor.
Otuz Gün Süren Kalp Kalbe Bir Yolculuk
Kitap, otuz gün süren yolculuk sunuyor bizlere. Genç için "otuz gün" süre veriyor ihtiyar. Kafasında dönüp duran sorulara cevap bulması için otuz gün. Kitabın temelini de bu günlükler oluşturuyor. Günlükler şeklinde ilerliyor kitap. Gencin her gün artan sorularına sabırla ve büyük bir bilgelikle cevaplar veriyor ihtiyar.
Sorular da cevaplar da hem bir şair kaleminden çıktığını ispatlıyor hem de büyük bir zekâ ürünü diyaloglar. Genç soruyor: "Rüzgârdan yardım almak için ne yapmalı üstâd?" "Her şeyi hazır etmeli. Tek eksik rüzgâr olmalı ki o da gelip bir el atsın." diye cevaplıyor ihtiyar.
Gencin soruları aslında hepimizin kafasında dönüp duran sorulardan oluşuyor. Fakat gencin sorulan sorma şekli, soruların yeni soruları doğurması ve ortaya çıkan yorumlar insanın zihnini açacak zenginlikte. Kafa karıştıran sorular, dünyayı kurcalayan bilinmezler tarzındaki sorular hem okuyucunun ilgisini sürekli açık tutuyor, hem de kafalardaki soru işaretlerine cevaplar buluyor.
"Sahici dost kimdir?" gibi klâsik bir soruya ihtiyarın verdiği "Tüccar olmayandır." cevabı bir anda olayı gizemli bir mecraya çekebiliyor. Olaylara yaklaşım ve bakış açısı derinleştikçe, keyifli bir okumanın da içine girmek mümkün oluyor.
Fakirhane Dervişhane Oluyor
Gencin otuz gün önce girdiği ihtiyarın fakirhanesi, gence öyle güzel bir yol açıyor ki ilk gün kafasındaki sorularla boğuşan genç için bir nevi okul oluyor burası. Sorular soran genç bir anda ihtiyarın sorularına cevap verir hale geliyor.
Klâsik öykü formatlarından uzak bir çalışmayla karşımıza çıkan Eyyüp Akyüz, gün gün ilerleyen hikmetlerin kapılarını teker teker açarak kalbimize dokunmayı başarıyor. Dilimizin ucuna gelip de bir türlü ifade edemediğimiz birçok hakikati, ihtiyarın sözleriyle aslında hepimize bir mesaj olarak iletiyor.
"Her şeyi daha iyi anlamak için televizyonları kapatın" diyor ihtiyar. Kalpleri karartan her şeyden uzaklaşıp kalpleri keşfetmek isteyenler için, kendi gönül hanelerini dervişhaneye dönüştürmek için kendi kalplerinin cevherini yakalamaları gerek. Eyyüp Akyüz'ün Dervişhane'si bizlere ipuçlarını veriyor. Gerisi de yola düşmeyi bekleyen gönüllere kalıyor. - Mustafa uçurum, İzdiham