İlki, küresel kapitalizmin bugünkü neo-liberalizm çağında; insanın toplumsal, biyolojik varlığına ve doğaya dair her şeyin, her yerde ve herkes için "satılabilir metaya" dönüştürüldüğü bir dönemde; yerel yönetimlerin neo-liberal piyasa ekonomisinin yeni taşeron aktörleri olarak kurgulanması ve hatta fiilen bu şekilde işletilmesidir. Buna uygun gelecek anayasal ve idari düzenlemelerin hali hazırda hukuk içerisinde fiili hukuksuzluklarla birlikte, yürürlükte olduğu görülmektedir. Bu haliyle yerel yönetimlerin, uluslararası sermayenin alabildiğine ayrıştırdığı ve şu ya da bu sosyo-ekonomik, kültürel niteliğiyle tanımladığı yerel pazarların yine yerel aktörlerince genel neo-liberal sürece eklemlenmesinin önemli araçları olarak tasarlandığı anlaşılmaktadır.
"Özerklik", "yerel inisiyatif", "demokrasi" ve "özgürlükler" gibi kavramların, bu eğilimin oluşturduğu söylem içerisinde öne çıkması dönemin önemli özelliklerindendir. Öte yandan ilgili tartışmaların diğer hakim eğilimine baktığımızda ise genel olarak küresel kapitalizmin eleştirisine yaslandığını; önermelerini bu eleştiri içerisinde olgunlaştırmakla birlikte, bilimsel doğruluğunu ve somut katkılarını alternatif yerel yönetimler mücadelelerinden alarak tarihsel bir sürekliliğe ve uluslar arası bir deneyime, birikime dayandığını görüyoruz.
İşte elinizdeki bu kitapta bir araya getirilen görüşler, araştırmalar; ve belki de en değerlisi tarihsel ve güncel somut örnekleriyle, kendi deneyimlerimiz; yerel yönetimler üzerine olan ulusal ve uluslararası literatüre anti-kapitalist bir çerçeveden bakan son derece önemli bir katkı niteliğindedir.
İlki, küresel kapitalizmin bugünkü neo-liberalizm çağında; insanın toplumsal, biyolojik varlığına ve doğaya dair her şeyin, her yerde ve herkes için "satılabilir metaya" dönüştürüldüğü bir dönemde; yerel yönetimlerin neo-liberal piyasa ekonomisinin yeni taşeron aktörleri olarak kurgulanması ve hatta fiilen bu şekilde işletilmesidir. Buna uygun gelecek anayasal ve idari düzenlemelerin hali hazırda hukuk içerisinde fiili hukuksuzluklarla birlikte, yürürlükte olduğu görülmektedir. Bu haliyle yerel yönetimlerin, uluslararası sermayenin alabildiğine ayrıştırdığı ve şu ya da bu sosyo-ekonomik, kültürel niteliğiyle tanımladığı yerel pazarların yine yerel aktörlerince genel neo-liberal sürece eklemlenmesinin önemli araçları olarak tasarlandığı anlaşılmaktadır.
"Özerklik", "yerel inisiyatif", "demokrasi" ve "özgürlükler" gibi kavramların, bu eğilimin oluşturduğu söylem içerisinde öne çıkması dönemin önemli özelliklerindendir. Öte yandan ilgili tartışmaların diğer hakim eğilimine baktığımızda ise genel olarak küresel kapitalizmin eleştirisine yaslandığını; önermelerini bu eleştiri içerisinde olgunlaştırmakla birlikte, bilimsel doğruluğunu ve somut katkılarını alternatif yerel yönetimler mücadelelerinden alarak tarihsel bir sürekliliğe ve uluslar arası bir deneyime, birikime dayandığını görüyoruz.
İşte elinizdeki bu kitapta bir araya getirilen görüşler, araştırmalar; ve belki de en değerlisi tarihsel ve güncel somut örnekleriyle, kendi deneyimlerimiz; yerel yönetimler üzerine olan ulusal ve uluslararası literatüre anti-kapitalist bir çerçeveden bakan son derece önemli bir katkı niteliğindedir.