Profesör Selahattin Ertürk'ün biyografisine bakarsanız, "Felsefeci" ve "Eğitimci" olduğunu görürsünüz... Ama gerek "Felsefeci", gerekse "Eğitimci" sıfatları onu anlatmaya asla yetmez... Kimi zaman sözcükler ne denli açıklayıcı olurlarsa olsunlar bazı insanları betimlemeye yetmiyor! O aslında gerçek bir "Filozof" ve gerçek bir "Öğretmen"dir! Filozofluğunun da öğretmenliğinin de altında engin bir in-san sevgisi ve büyük bir bilgi birikimi yatar... Sahip olduğu bilgileri insan sevgisiyle birleştirince tam bir "Hümanist ve demokrat bir düşünür ve bir öğretmen" ortaya çıkar.
Diktatörlük ve Demokrasi gibi iki zıt kavramı uygulamalı ve felsefi açıdan irdelerken, felsefenin kimi zaman ince ayrıntılarla insanı zorlayan labirentlerini, yetkin eğitimciliğinin altında yatan berrak bir mantık ve ifade gücü ile aşmış, hem rahat okunan hem de insanı gerçekten aydınlatan bir yapıt ortaya koymuştur.
Ertürk, Cumhuriyet'in kuruluş döneminin Çok Partili Düzen'e geçiş aşamasında yetişmiş, bu aşamanın bütün çalkantılarını, sıkıntılarını bizzat yaşamıştır. Düşünce birikimi, bu yaşamdan süzülerek gelmiş deneyimlerin felsefe süzgecinden geçmesiyle oluşmuştur. Bu açıdan toplumu ve tarihi doğru çözümleyen bütün düşünür ve yazarlar gibi oluşturduğu düşünceler, önerdiği çözümler, evrenseldir, sadece bugüne değil, geleceğe de ışık tutar.
Türkiye'deki diktatörlük ve Demokrasi sorunları ne yazık ki pek çok gelişmekte olan ve hatta gelişmiş nitelik taşıyan toplumlarda olduğu gibi, bugün de son derece canlıdır. İyi ile kötünün, haklı ile haksızın sonsuz savaşımı gibi, Diktatörlük ve Demokrasi de adeta sonsuz bir sarmal halinde sadece toplumsal yaşamımızı değil, bireysel hayatlarımızı da etkilemektedir. İşte Selahattin Ertürk'ün, Demokrasi kavramın karşıtlarıyla birlikte irdeleyen bu çalışması, toplumumuza olduğu kadar bireylere de yol gösterecek, onların doğruyu bulmalarına, daha mutlu ve daha gönençli bir yaşam kurmalarına yardımcı olacak bir yapıttır. Anısı önünde saygı ile eğiliyorum. - Emre Kongar, 2013
Profesör Selahattin Ertürk'ün biyografisine bakarsanız, "Felsefeci" ve "Eğitimci" olduğunu görürsünüz... Ama gerek "Felsefeci", gerekse "Eğitimci" sıfatları onu anlatmaya asla yetmez... Kimi zaman sözcükler ne denli açıklayıcı olurlarsa olsunlar bazı insanları betimlemeye yetmiyor! O aslında gerçek bir "Filozof" ve gerçek bir "Öğretmen"dir! Filozofluğunun da öğretmenliğinin de altında engin bir in-san sevgisi ve büyük bir bilgi birikimi yatar... Sahip olduğu bilgileri insan sevgisiyle birleştirince tam bir "Hümanist ve demokrat bir düşünür ve bir öğretmen" ortaya çıkar.
Diktatörlük ve Demokrasi gibi iki zıt kavramı uygulamalı ve felsefi açıdan irdelerken, felsefenin kimi zaman ince ayrıntılarla insanı zorlayan labirentlerini, yetkin eğitimciliğinin altında yatan berrak bir mantık ve ifade gücü ile aşmış, hem rahat okunan hem de insanı gerçekten aydınlatan bir yapıt ortaya koymuştur.
Ertürk, Cumhuriyet'in kuruluş döneminin Çok Partili Düzen'e geçiş aşamasında yetişmiş, bu aşamanın bütün çalkantılarını, sıkıntılarını bizzat yaşamıştır. Düşünce birikimi, bu yaşamdan süzülerek gelmiş deneyimlerin felsefe süzgecinden geçmesiyle oluşmuştur. Bu açıdan toplumu ve tarihi doğru çözümleyen bütün düşünür ve yazarlar gibi oluşturduğu düşünceler, önerdiği çözümler, evrenseldir, sadece bugüne değil, geleceğe de ışık tutar.
Türkiye'deki diktatörlük ve Demokrasi sorunları ne yazık ki pek çok gelişmekte olan ve hatta gelişmiş nitelik taşıyan toplumlarda olduğu gibi, bugün de son derece canlıdır. İyi ile kötünün, haklı ile haksızın sonsuz savaşımı gibi, Diktatörlük ve Demokrasi de adeta sonsuz bir sarmal halinde sadece toplumsal yaşamımızı değil, bireysel hayatlarımızı da etkilemektedir. İşte Selahattin Ertürk'ün, Demokrasi kavramın karşıtlarıyla birlikte irdeleyen bu çalışması, toplumumuza olduğu kadar bireylere de yol gösterecek, onların doğruyu bulmalarına, daha mutlu ve daha gönençli bir yaşam kurmalarına yardımcı olacak bir yapıttır. Anısı önünde saygı ile eğiliyorum. - Emre Kongar, 2013