"Egemen düzen, 'çıkarlar' ile 'inançlar' birleştirilerek oluşturulan 'halkın inançlarına saygı' zırhıyla korunabilmekte. Öyleyse bu karton zırh parçalanmalı. Saygı, her türlü maddesel ve simgesel putlara, aşkın öznelere değil, gerçek insan öznelerine gösterilmeli ve karşılıklı olmalı; ötekiler tapınmadır. Tapınma ise 'özgür insanı' tam da 'gönüllü kulluk' konumuna düşürür."
"Bu çalışmada, sınıflı toplumun kuruluşuyla birlikte, çıkarları uzlaşmaz sınıfları bir arada tutup denetlemede devletin baskı aygıtlarının yetmeyeceği (Althusserci) görüşüne katılınmakta. Onu destekleme yolunda, ikna gücünün "dinsel ideoloji" biçiminde kuruluşu, Sümer/Babil yaratılış mitosuna dayanılarak gösterilmekte: Dinin ahlak ile özdeşleştirilişi, efendi-köle üretim ilişkilerinden esinle, Tanrı-kul eşitsizlikçi ilişki kalıbının dökülüşü; inanç üretenler - inanç tüketenler, yaşlı-genç kuşaklar, çalıştırılanlar-çalışanlar, yönetenler-yönetilenler, hatta erkek-kadın ilişkilerinin bu eşitsizlikçi kalıptan çıkarılarak yeniden üretilişi sergilenmekte. Dinin, çıkışındaki koruyucu kent tanrısına inanç (kenttanrıcılık) biçimiyle başlanıp, çoktanrıcılık biçimlerinden geçirilip, tektanrıcılığa getirilişi boyunca hep 'kul insan' anlayışını sürdürme işlevine yaradığı ileri sürülmekte. Açıklamalar, yaratılışçı kul insan anlayışına karşı varoluşçu özgür insan değerlerine dayanılarak yapılan yorumlarla yürütülmekte."
"Egemen düzen, 'çıkarlar' ile 'inançlar' birleştirilerek oluşturulan 'halkın inançlarına saygı' zırhıyla korunabilmekte. Öyleyse bu karton zırh parçalanmalı. Saygı, her türlü maddesel ve simgesel putlara, aşkın öznelere değil, gerçek insan öznelerine gösterilmeli ve karşılıklı olmalı; ötekiler tapınmadır. Tapınma ise 'özgür insanı' tam da 'gönüllü kulluk' konumuna düşürür."
"Bu çalışmada, sınıflı toplumun kuruluşuyla birlikte, çıkarları uzlaşmaz sınıfları bir arada tutup denetlemede devletin baskı aygıtlarının yetmeyeceği (Althusserci) görüşüne katılınmakta. Onu destekleme yolunda, ikna gücünün "dinsel ideoloji" biçiminde kuruluşu, Sümer/Babil yaratılış mitosuna dayanılarak gösterilmekte: Dinin ahlak ile özdeşleştirilişi, efendi-köle üretim ilişkilerinden esinle, Tanrı-kul eşitsizlikçi ilişki kalıbının dökülüşü; inanç üretenler - inanç tüketenler, yaşlı-genç kuşaklar, çalıştırılanlar-çalışanlar, yönetenler-yönetilenler, hatta erkek-kadın ilişkilerinin bu eşitsizlikçi kalıptan çıkarılarak yeniden üretilişi sergilenmekte. Dinin, çıkışındaki koruyucu kent tanrısına inanç (kenttanrıcılık) biçimiyle başlanıp, çoktanrıcılık biçimlerinden geçirilip, tektanrıcılığa getirilişi boyunca hep 'kul insan' anlayışını sürdürme işlevine yaradığı ileri sürülmekte. Açıklamalar, yaratılışçı kul insan anlayışına karşı varoluşçu özgür insan değerlerine dayanılarak yapılan yorumlarla yürütülmekte."